Düşünce Balonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düşünce Balonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gün Doğumu ve Gün Batımı Mucizesi

Herkese Merhaba,

   1. Oğlumun her türlü fotoğrafını çekmeyi çok seviyorum
   2. Gün Doğumu ve Gün Batımının fotoğraflarını çekmeyi ve bu anları izlemeye bayılıyorum.

Evet bende fotoğraf çekmeyi çok seven bir insanım. Eskiden profesyonel bir makinamda vardı ancak bir tatilde çalındıktan sonra dünya paralar vererek tekrar makine alamadım maalesef. Yaklaşık 3 senedir cep telefonlarımızla idare ediyoruz L

Ama yine de girdiğim her ortamda özellikle bayram, yakınımızın düğünü, arkadaşlarla toplandığımızda, özel günlerimizde vs mutlaka bulduğum herkesin fotoğrafını çekiyorum. Sonra dönüp o fotoğraflara defalarca bakıyorum ve çok mutlu oluyorum J

Şu anda en çok oğlumun fotoğrafları var arşivimde ancak baktım ki elimdeki gün doğumu ve gün batımı fotoğrafları da birikmiş biraz ve bende bu mucizevi anları sizde görün diye paylaşayım istedim. 

Buyurunuz efendim ;

                                                İstanbul Beyazıt Meydanında Gün Batımı;



Bursa Trilye'de Gün Batımı;



Bursa Ayazma'da Gün Doğumu;




Bursa Ayazma'da Gün Batımı;




İstanbul Pierre Loti'de Yağmurlu Bir Günde Gün Doğumu;


Gebze-Yalova Feribotunda Bulutlu Bir Günde Gün Doğumu;


İstanbul Boğazında Gün Batımı;


İstanbul Levent'te Gün Doğumu;


İstanbul Aksaray'da Gün Batımı;


Bursa'da Gün Batımı;





Böyle Mucizevi anlara şahit olabileceğiniz günler dilerim....









Yeni Nesil Büyükler İçin Boyama Kitapları Terapi Yerine Geçiyor!!!

Merhaba,


Daha önce Mandala ile ilgili detaylı bir yazı yazmış ve o aralar boyadığım resmide eklemiştim yazıma. Okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Aradan çok uzun zaman geçmeden piyasada inanılmaz farklı şekillerde büyükler için boyama kitapları adı altında kitaplar görülmeye başlandı.

Günümüzde gerçekten insanlar inanılmaz derecede stres yüklüler. Bunun etkenleri de geçim derdi, büyük şehirlerdeki trafik, insan fazlalığı, çeşitli hastalıklar vs. İnsanlarımızdaki bu hayat yorgunluğu, dünya ağrısı, tükenmişlik sendromu vs çağımızın en büyük sorunlarından. Tabi ki de bunu fırsat bilerek piyasaya sürülen bu tür stres azaltıcı aktiviteler de haliyle çok ilgi gördü ülkemizde de.
Ben uzunca bir süre almadım bu tür kitaplardan çünkü elimde daha önce boyamak üzere baskı aldığım birçok mandala örneği vardı. Bunları yavaş yavaş tüketince ben de bu furyaya kapılanlar arasında yerimi aldım.




Resimde gördüğünüz kitabı almamın sebebi ise bir boyama kitabından çok mandala kitabı içerikli olması. Biliyorsunuz serbest boyamadan mandalaların farkı belirli kurallara göre boyanmaları. Bu şekilde olunca boyamaya kendimi daha çok verebiliyorum ve dikkatimi daha çok topluyorum.
Bir gün tatilde sabahın ilk ışıkları ile uyandığımda boyama yapmaya başladım ve bir süre sonra uykusunu almış olacak ki Demir’de uyandı. Ve tabi hemen boyama kitabımı elimden alarak kendi boyamaya başladı. Uzunca bir sürede oyalandı boyamayla. Her ne kadar mandalanın kurallarına göre boyamasını söylesem de kurallara karşı olan oğlum kendi bildiği gibi boyamada ısrar edince bende kendi haline bırakıp aldım elime kitabımı okudumJ

Çocuklar açısından da eğlenceli bir aktivite olabilir bu tür kitaplar.




Benden tavsiye…
Sevgi ve sağlıcakla kalın… 

Yakında Yeniden...


trilye




Herkese Merhaba,

Yaklaşık 3 aydır canım bloğuma hiç bir şey yazmıyorum. Biriktim, doldum, taşıyorum...
Yakında, çok yakında yeniden yazılarımla burada olacağım..
Zaman zaman geçmişe dönüp, zaman zaman güncel kalacağım..

Şimdilik her zamanki gibi sevgi ve sağlıcakla kalın...

‘SabitFikir 2014’ün Öne Çıkan 50 Romanı’ ve ‘Galiz Kahraman’ Kitap Yorumum…


galiz kahraman


Herkese Merhaba,
İhsan Oktay Anar’ın ilk kez bir kitabını okudum; ‘Galiz Kahraman’. Kendisi ile Sabit Fikir Dergisi’nin ‘SabitFikir 2014’ün Öne Çıkan 50 Romanı’ yazısını incelerken tanıştım. Bu 50 kitabın seçilme serüveni ise şöyle;

“E-postalar, onlarca telefon konuşması ve bir süre sonra yapboza dönen tablo çalışmaları sonucunda (yorgun ve) gururluyuz. İşte 2014 yılının "öne çıkan" 50 romanı!

Söz konusu liste, bu yıl içinde basılan binlerce roman arasından hangilerinin öne çıktığını göstermek için hazırlandı. Bu yıla dair bir bellek oluşturmak niyetiyle. Edebiyat dünyasının ortak sesini sunabilmek için... Ama, mutlak anlamıyla "en iyi"leri göstermek amacıyla, hiç değil. Çünkü, edebiyatın içinde nefes alan bir ekip olarak, yazının numaralanıp sıralanamayacağını, dışarıda kalanın içeridekinden pek çok açıdan daha iyi olabileceğini; içeride olanın bile hakkaniyetle değerlendirilemeyeceğini ve hatta belki de, dışarıda kalan o bir tanecik romanın gelecek yüzyıllara kalacak yegane yapıt olma olasılığını barındırdığının farkındayız elbette.

Yerli romanların ağırlığı

Yılın öne çıkan romanlarını belirlemede dördüncü yılımız. Geriye dönüp baktığımızda, ilk iki yılın listesinde telif romanlar ile çeviri romanların neredeyse eşit sayıda yer aldıklarını görmüştük. 2013 yılında ise, özellikle listenin ilk sıralarında yerli romanların bir ağırlığı vardı; benzer bir durum 2014 listesi için de geçerli. Listenin genelinde yerli-yabancı dengesi fark edilirken, listenin ilk sıralarında yine yerli romanların ağırlığı hissediliyor.

Türkçede ilk kez

Bu yıl, örneğin Norman Mailer’ın Amerikan Rüyası, Kazuo Ishiguro’nun Öksüzlüğümüz gibi romanlar da bu listeye katkıda bulunan kimi isimlerin aklına gelen romanlardan bazılarıydı; ama bu kitapları listemizde göremeyeceksiniz. Çünkü biz sadece Türkçede ilk kez basılan kitapları listeye dahil etmeyi tercih ettik. 

Son bir not: Kasım 2013 ile Kasım 2014 tarihleri arasında yayımlanmış 50 romanı, 60 isim belirledi. Herkes kendi 10 kitabını önerdi ve ortaklıklar üzerinden, ortaya bu liste çıktı. Yani seçicilerin her biri, tüm listeden sorumlu değil. Hatta, belki de, bir seçicinin hiç mi hiç beğenmediği bir kitap bu listeye en tepeden girmiş olabilir. Ne ki, bu bizim gözümüzde, kaçınılması gereken bir durum değil.

Kimler seçti?

A. Ömer Türkeş,  Abidin Parıltı, Ahmet Ergenç, Ali Bulunmaz, Altay Öktem, Arzu Erol, Asuman Kafaoğlu-Büke, Aykut Ertuğrul, Aysu Önen, Bâki Asiltürk, Bedia Ceylan Güzelce, Behlül Dündar, Burcu Arman, Burcu Bayer, Bülent Usta, Cemil Kavukçu, Ceyhan Usanmaz, Cihan Akkartal, Elif Bereketli, Elif Tanrıyar, Eray Ak, Ersan Üldes, Faruk Duman, Ferhat Uludere, Fisun Yalçınkaya, Gökçe Gündüç, Gülenay Börekçi, Halil Türkden, Handan İnci, Hande Gürses, Hande Öğüt, Hasan Cömert, Hayati Roman, Haydar Ergülen, Hikmet Hükümenoğlu, Hilmi Tezgör, İpek Şoran, Kaya Genç, Kıvanç Koçak, küçük İskender, Lal Laleş, Levent Cantek, Mert Tanaydın, Müge Gürsoy Sökmen, Müge Karahan, Nazan Maksudyan, Nilay Kaya, Onat Bahadır, Oylum Yılmaz, Sabri Gürses, Selçuk Uygur, Semih Gümüş, Sevin Okyay, Sibel Oral, Süha Oğuzertem, Süreyyya Evren, Tanıl Bora, Yankı Enki, Yekta Kopan, Yenal Bilgici.

Buraya tıklayarak bu yazının tamamına ve 50 kitabın tam listesine ulaşabilirsiniz.

Ben bu seneki okuma listemi ve aldığım kitapları derlerken bu listeden birçok kitap ekledim kendi 2015 okuma serüvenime. Sebebi de bu listeyi oluştururken danışılan sevdiğim birbirinden değerli edebiyat adamlarının seçimlerine olan güvenim ve okuma alışkanlığımda biraz farklılık arayışım oldu.
Galiz Kahraman’a dönecek olursak; Bu kitabı nasıl anlatsam bilemiyorum açıkçası. Neden derseniz beğenip beğenmediğime de karar verememiş olmam. Öncelikle kitabın yazım dili değişikti. Kitapta satır aralarına gizlenmiş günümüze ya da dönemimize ait göndermeler güzeldi. Ama işte kitap pek bana hitap etmedi diyelim. Bitirdim ama sonlarına doğru çok sıkıldım açıkçası.

İhsan Oktay Anar’ın mutlaka başka kitaplarını da alıp okuyacağım ileriki zamanlarda.
Sizler bu kitabı okudunuz mu ve düşünceleriniz nelerdir merak ediyorum.


Sevgi ve sağlıcakla kalın…

Kitap Severe Kitap Hediye Edilir :)

Herkese Merhaba,

Yılbaşında çok sevdiğim iki arkadaşımdan iki çok değerli hediye aldım. O dönemde postu yazdım ama yayınlamayı unuttum maalesef. Neyse çok geç değil henüz:)
Bu güzel hediyeler iş yeri adresime gönderilmişti ve hem sürpriz oldu benim için hem de iki hediye de beni çok ama çok mutlu etti.

İlki benim için çok değerli bir dost olan Hatice'min bana hediyeleri idi;

milenaya mektuplar

Kafka setini ve ayrıca Satranç ile Hayvan Çiftliğini almak nereden aklına geldi bilmiyorum ama bu kitapların hepsi alınacak ve okunacak kitaplar listemde olmasına rağmen fırsat bulup ta alamadığım kitaplardandı. Gerçekten çok mutlu oldum. Buradan ona bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

İkincisi ise yine çok değer verdiğim dostlarımdan Alev'in Taksim'e gittiği ve oradaki kitapçılardan birine uğrayıp kendine kitap alırken beni de unutmayıp aldığı bu 3 güzel kitap oldu:)

alper canıgüz

Fatma Akerson ve Alper Canıgüz isimli yazarları her ne kadar daha önce duymadıysam da kitaplar ve yazarlar hakkındaki yorumlar güzel. Kendimi bu yazarları tanımadığım için esefle kınadım gerçekten:) En kısa sürede okuma listeme bir bir dahil olacak hepsi. Alevciğim teşekkür ederim canımmm:)

Bu harika kitapta bir doğum günümde Özlemimden hediye gelmişti bana;

hayatın kaynağı

kitabın kalınlığından bir türlü cesaret edemesem de bu güne kadar en kısa sürede bu harika kitabı da okumayı planlıyorum:) Canım dostuma da bir kez daha teşekkür ederim bu güzel hediyesi için.

Evet beni en çok mutlu eden hediyeler içerisinde kitap olan hediyelerdir. Çoğu zaman gelen hediyeleri hatırlamam, unuturum ama gelen hediye kitaplarsa asla unutmam. Kitap sever birine alınacak en değerli hediyedir bir kitap:)

Bol okumalı, aydınlanmalı güzel günler diliyorum herkese...
Sevgiler:))




Kadına Şiddete Hayır!!!






Herkese Merhaba,

14 Şubat gece yarısından beri ben perişan bir haldeyim. Bir kaç öküz haricinde bir çok kadında benim gibi eminim. Ben ne zaman bu tür bir haber okusam yıkılıyorum. Günlerce uykum kaçıyor. Hassas bir bünyem var. Belki yetiştirilme tarzımdan ya da her kadının başına gelen taciz olayları benimde başıma geldiğinden. Burada başımdan şu geçti bu geçti diye taciz edilme detaylarımı paylaşmayacağım çünkü detayın çokta önemli olmadığını düşünüyorum. Önemli olan kadına yapılan bu çirkin eylem, kadını küçümseme ve sindirme-korkutma-aşağılama davranışının kendisi.

Eskiden ben küçükken otobüste yolda vs başıma bir taciz etme olayı geldiğinde susardım. Ama daha o yaşlarımda sustuğum için kendimden nefret ederdim. Günlerce kendimle kavga eder ve kızardım kendime. Ama yaşım ilerledikçe, üniversitede ailemden ayrılıp bu koca şehre(Bursa'dan-İstanbul'a) geldiğimde artık yalnızdım ve birden büyümüştüm. Başıma otobüste ya da yolda ya da herhangi bir yerde bu tür bir olay geldiğinde artık susmuyordum. Olağanca gücümle elimden ne geliyorsa ardıma komuyordum artık. Ama nereye kadar... İşte bende Beren Saat'in de yazdığı gibi 'ucuz kurtulan' kesimde kalan kadınlardan biriymişim meğer.

Ben yaşanan olayların detaylarına inildikçe kanımın damarlarımdan çekildiğini hissediyorum. Bu tür insanlarla aynı havayı solumak beni hasta ediyor. Sanki o hava zehirli ve nefes aldıkça kanıma o zehir karışıp beni öldürüyor yavaş yavaş. Yaşanan olay şiddet, vahşet, taciz, tecavüz... Sevgili Özgecan, sen şimdi bir melek oldun. Keşke bunların hiç birini yaşamasaydın. Keşke hala yaşıyor olsaydın:((

Burada olay ailelere, anneler ve babalara düşüyor. Annem hep bizim için (2 abim ve ben) "hiç bir zaman çok paraları malları mülkleri olsun diye sizin arkanızdan, sizin için dua etmedim. Evlatlarım için hep tek duam vardı. Allahım evlatlarımı iyi olan insanlardan eyle ve onları tüm hayatları boyunca iyi ve insan kıymeti bilen insanlarla karşılaştır."

Şimdi bende bir anneyim ve bende evladım için benzer duayı tekrarlıyorum. Ona bakınca içim titriyor ama 'insan' olması için gerekirse zalim ve katı da davranıyorum.
Eğitim ailede başlar sözü çok doğru. Evlatlarımızı kız erkek ayrımı yapmadan insan gibi ve merhametli yetiştirelim. Yeri geldiğinde haklarını savunsunlar ama kimsenin hakkını yemesinler. Erkek olduğu için yüceltip kız olduğu için ezmeyelim. Hepsine eşit davranalım. Ayrıca çocuklar ne söylediğimizden çok ne yaptığımızı daha çabuk öğrenen ve bizi taklit eden varlıklar. Bu sebeple burada işin çoğu babalara düşüyor. Babalar eğer annelerine gerçekten iyi ve kıymetli bir varlık olarak davranırsa evlatları da ileride karşılaştığı her bayana (arkadaşı, sevgilisi,eşi,kız kardeşi, kuzenleri vs) aynı hassasiyetle yaklaşır inanın.
Bu konuda öncelikle kısa vade de çok caydırıcı yasa değişikliğine gidilmeli. Sonrasında geniş vadeli olarak düşünürsek te gerekirse il il tüm ailelere zorunlu eğitimler verilsin. Yaşlı/genç denilmeden herkes bu eğitimleri alsın. Kamu spotları oluşturulsun ve yaygınlaşsın. Polisler aile içi şiddet vakaları bile olsa daha hassas ve daha caydırıcı yaklaşsın. Okullarda hatta ana okullarında cinsiyet ayrımına/kadına şiddete karşı eğitim ve görsel çalışmalarla çocukların bilinç altına işlensin.

Artık ülkemde kadınlar içinde somut adımlar atılsın. Biz başka Özgecanları kurban vermek istemiyoruz. Başka anaların babaların gözü yaşlı arkada kalmalarını istemiyoruz artık. Yeter artık yeterrrr..

Eğer biraz sevgi, hoşgörü ve sıcaklık kaldıysa sizi bulması umuduyla...
hoşçakalın..




Oğlumla Oynadığımız Oyunlara Örnekler

Herkese Merhaba,

Bu yazımda oyun sıkıntısı çeken anne-babalara alternatif olabilecek oyunlarımıza ilişkin birkaç örnek vermeye çalışacağım.

Demir haziran ayında 5 yaşına girecek. Yani 5 yaş grubu çocuğu diyebiliriz. Bazen bizde ne çeşit oyunlar oynasak ne gibi aktiviteler yapsak düşünüp dursakta aslında o bizi çok güzel yönlendiriyor.

Örneğin kaliteli/eğitici zaman geçirip aktivite değişikliği olması açısından aşağıdaki labirentleri internetten bulup indirmiştim. Ara ara kağıt kesme çalışmaları ve hemen arkasından da ödül olarak bu çok sevdiği labirent aktivitesi/bulmacasını yapıyoruz. 

labirent bulmaca

Zeka gelişimi açısından faydalı diye düşünüyorum bu tür labirent bulmacalarının. Ayrıca Demir’in hayal gücü çok yüksek olduğundan babasıyla oynarlarken bazen evdeki bloglardan da kendi labirentlerini yaparak minik hayvanlarını labirentleri arasında gezintiye çıkartıyor ya da arabaları için gezi labirenti oluşturuyorlar. Bu nokta da biz ona kağıda bastığımız labirent bulmacalarını yaptırırken o zengin hayal gücü ile oyuncaklarından da kendi labirentlerini oluşturabiliyor. Tabi ki babası ve benim yardımımla. 

labirent bulmaca

Evde sizde bu tür oyunlar oynayarak kaliteli zaman geçirebilirsiniz. Kağıda değişik labirent bulmacaları bastırmak isterseniz de bilgisayarınızın arama motoruna “çocuk labirent örnekleri” yazarsanız karşınıza bir çok örneğin çıktığını göreceksiniz. Çocuğunuzun yaşına uygun olabilecek olanları örnekler arasından seçebilirsiniz. Ben ilk başta bayağı kolay olanlarla başladım. Zorlarla ya da yaşına uygun olmayanlarla başlarsanız sıkılabilir dikkat! 

Evde oynadığımız bir diğer oyun ise el kuklalarımızı elimize geçirerek onları konuşturmak. Normalde yaşadığı olayları, okulda başından geçenleri, düşüncelerini ağzından cımbızla çekerek bile zor aldığımız oğlumuzdan kuklalar yardımı ile bazen başından geçen ilginç olayları öğrenebiliyoruz. Kuklaları oyuncak mağazalarından, İkea’dan ya da internette birçok siteden temin edebilirsiniz. Ayrıca geçen gün okulda çekilmiş fotoğraflarına bakarken demirin sınıfta eline kukla geçirerek arkadaşlarına gösteri yaptığını gösteren bir fotoğraf gördüm. Öğretmeni ile görüştüğümde ise serbest zamanında arkadaşlarına kukla gösterisi yapmak istediğini söylemiş ve bunun için öğretmeninden izin alarak kendi isteği ve iradesi ile kukla gösterisini yapmış. Bunu duyduğumda çok mutlu oldumJ Ayrıca arkadaşları da çok eğlenmiş J Aşağıdaki resim okulda yaptığı kukla gösterisi sırasında çekilmiş;

kukla gösterisi

Zaman zaman size değişik oyun alternatifleri anlatmaya çalışacağım. Umarım faydalı olur.

Sevgi ve sağlık ile kalın…  



Yarıyıl Tatili Bursa Ziyaretimiz

Herkese Merhaba,

Okulların tatil olmasıyla birlikte hemen Bursa’ya ailemin yanına gittik. İlk hafta işlerimizin yoğunluğu ve eşimin yurt dışı iş gezisi sebebi ile oğlumu Bursa’da annemlerde bırakarak geri döndük. İlk kez oğlumdan uzak bir hafta geçirdim ve herkesin ‘biraz kafanı dinle’ demesine rağmen ben gerçekten çok üzgündümL

Ev, şehir benim için bomboştu. Gözüm kesinlikle arkada kalmadı çünkü bu dünyada en güvendiğim insanlara emanet ettim oğlumu. Ancak onsuz olmaya alışık olmamanın verdiği huzursuzluğu bir türlü üstümden atamadım. Neyse ki bir hafta çok çabuk geçti hafta sonu oğluma kavuştumBen onu ve o da anneciğini çok özlemiş. Bol bol öpüştük koklaştık ve sarıldık J

Sonraki hafta bende onunla tatil bitimine kadar Bursa’da kaldım. Havalarında güzel olması sebebiyle gezdik biraz.
Bir gün oğlum ve kuzenlerim birlikte Heykel/Kapalıçarşı/Ulucami/Kozahan turu yaptık. Aşağıdaki fotolar oradan;

bursa kozahan

bursa ulucami


Bir gün de taaa lise yıllarımdan beri uğrayamadığım Sönmez İş Hanı’ndaki sahaflara uğradım ve bu ganimetlerde oradan;

bursa sahaf


Bir önceki hafta geldiğimizde Cumalıkızık Turu yapmıştık, yazısı için buraya tık tık..
Bu seferde yine kısa bir Cumalıkızık ziyaretim ve bir çay içimlik uğrama fırsatım oldu. Bu fotolarda o güne ait;

cumalıkızık köyü



cumalıkızık köyü

cumalıkızık köyü

cumalıkızık köyü



Bunun dışında da akrabalarım/kuzenlerim ve yeğenlerimle çok güzel vakit geçirdim. Genelde evde ailemle olmayı daha çok tercih ettim bu gelişimde nedense. Artık yaşlanıyormuyum yoksa yorgunmuyum bilemedimJ

Bu fotolarda dönüşte oğlum martılara poğaça/simit atarken;

feribot

martılar

topçular feribot


 Şimdilik sevgi ve sağlıcakla kalın…

Mandala...

Herkese Merhaba,

Bir süredir zihnim çok dolu. İnsan biraz kendini dinlerse vücudu, zihni neye ihtiyaç duyuyor bence bulabilir. Çünkü bundan 6 ay önce düşüncelere daldığım bir sırada mandala boyamalıyım dedim kendi kendime. Nereden mi çıktı? inanın bende bilmiyorum. Daha önce hiç mandala boyadım mı hayır? Mandalanın ne olduğunu yaklaşık 2 yıl önce oğlumun anaokulunda yapılan bir sergiden öğrendim. O dönemlerde biraz araştırdım bu mandala nedir ne değildir diye o kadar. Son dönemlerde beynim o kadar kalabalık ve dolu ki düşünce karmaşası yaşıyorum bazen. Öyle ki bazen kafamın içindeki sesler susmadığında kitaplarıma bile yoğunlaşamıyorum.

İşte böyle bir zamanda geldi aklıma mandala boyamak. 6 aydır ne zaman kafamdaki sesler artmaya başlasa çok sevdiğim klasik müzikleri açıyorum, alıyorum bir mandala modeli önüme ve boyamaya başlıyorum. Henüz bir mandala modeli çizmeyi denemedim ama en kısa zamanda çizme çalışmalarına da başlamak istiyorum. Ben çok amatör olarak boyuyorum. Renklendirmeye boyut vermek, tonları doğru kullanmak vs umurumda değil açıkçası. Benim boyamadaki amacım kafamda bağırışan seslerin sorunlarını çözüp bir an önce susması. Bir nevi kendime zaman ayırma zihni dinlendirme/dinginleştirme halleri benimki.

Size buradan mandala şudur budur diye bir tanıtım yazısı yazmayacağım. Eminim internette bu konuda bir çok yazı bulabilirsiniz. Mandala nedir?, mandala modelleri, mandala tarihi, çocuklar ve mandala boyama ile ilgili binlerce sonuç çıkacaktır karşınıza. Ben kendim üzerimdeki etkisine gelecek olursam gerçekten boyama yaparken rahatladığımı hissediyorum. Zihnimdeki seslerin yavaş yavaş uzaklaşması ile kendimi tamamen müzik ve boyamaya verdiğimde ise inanılmaz gevşiyorum.

Sizde dönem dönem bu tür sıkıntılı haller yaşıyor ve kafanızın içinde birden çok kişinin/sesin konuşmaya başladığını hissediyorsanız, böyle dönemlerinizde mutlaka bir kez deneyin. Göreceksiniz kendinizdeki farkı.

Bir çok boyamam var ama en son boyadığım mandala baykuşumun fotoğrafı var sadece resimlerimin arasında. Örnek olması açısından paylaşıyorum sizinle;






Normalde mandalanın çevresi boyanmazmış ama ben hep bir baykuş resmim olsun duvarımda istediğimden, çerçeveletip asacağım için bunu boyadım:)



Sevgi ve sağlıcakla kalın...




Tarihi Bursa Cumalıkızık Köyü Gezimiz

Herkese Merhaba,

Geçtiğimiz haftalarda Bursa ziyaretimiz sırasında Cumalıkızık Köyü'ne gitme ve orada güzel bir köy kahvaltısı yapma kararı aldık ve düştük yollara. Aslen bir Bursalı olarak, üniversiteyi Bursa dışında bir şehirde okumam sonucu Bursa'nın çok tadını çıkaramadım desem yeridir. Üniversite yıllarımda yaz-kış okul, sonrası İstanbul'da çalışma hayatı ve evlilik, sonra bir bebek sahibi olmam vs gibi sebeplerden Bursa'ya geldiğimizde de hafta sonları aile ziyareti yapıp dönüyorduk. Gezemememizde ki bir etkende oğlumun küçük olmasıydı. ama artık 5 yaşında ve onunla yeni yerleri keşfetmekten o da bizde çok zevk alıyoruz:) Bu sebeple bu sefer Cumalıkızık Köyünü ziyaret edelim ve gezelim dedik.

Cumalıkızık Köyü Bursa-Ankara yolu üzerinde sağ tarafta bulunuyor Kocaman tabelalarla sizi köye yönlendiriyor(internette detaylı yol güzergahını bulabilirsiniz). Ayrıca şehir merkezinden minibüs ve otobüslerle de bu köye ulaşım mümkün. Köyün en büyük özelliği Osmanlı'nın Bursa'da ilk yerleştiği yerlerden biri olması. Köyde 600 yıldır ayakta duran bir Osmanlı evi bile var. Ayrıca 150-200 yıllık ve belki de daha eski olan Osmanlı evlerini de görmek mümkün. Bursa Belediyesi Unesco'ya başvurarak bu köyü Unesco Dünya Mirası Listesine ekletmiş. Şu anda köy koruma altında ve Belediye tarafından da bazı evlerde restorasyon çalışmaları yapılıyor.

Köyde gezerken tertemiz hava ve bol oksijen sizi sarmalıyor. Köyde neredeyse her ev kendi yaptığı doğal tarhanaları, erişteleri, reçelleri, el işlerini kimi kapısının önünde kimi tezgahlarda satıyor. Köyde bir çok yerde mis gibi serpme köy kahvaltısı servis ediliyor. Karnınız tok olsa bile mis gibi gözleme kokularına dayanamayıp yemeniz olası:) Köyde konaklamak isterseniz de kahvaltı dahil uygun fiyata konaklamanız için bir kaç tane de butik pansiyon mevcut.
Köyün detaylı anlatımının ve çok güzel resimlerinin olduğu bir de internet sitesi var. İncelemek isterseniz buraya tık tık.

Yolunuz Bursa ya da Uludağ'a düşerse mutlaka bu güzel köye uğrayın derim. Tarih kokan bu köyü çok beğeneceksiniz...

Kendi çektiğim amatör fotoğraflardan bir kaç kare de aşağıda;













Sevgi ve sağlıcakla kalın...





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...