Kitap Yorumu - Varlık ve Piçlik, Hakan Akdoğan


hakan akdoğan


Herkese Merhaba,

Ocak ayını 6 kitap okuyarak bitirdim ve şubata da 'Varlık ve Piçlik' kitabı ile başladım. Şubatın 10 'u ve bu ayın 4. kitabını okuyorum. Bu hızla gidersem yıl sonu okuma hedefime ulaşacağım gibi:)

Şubatın başında Bursa'ya oğlumun yanına giderken başladım bu kitaba. Daha ilk sayfasından çok sevdim. Sebebi de o kadar toplumsal ve o kadar içimizden bir karakteri anlatıyordu ki içim ısındı ve yadırgamadım diyelim.

Kitapta Derman isminde geceleri radyo sunuculuğu yapan kahramanımızın "varlığını piçlik ile anlamlandırması" anlatılıyor. Buradaki 'piç' sözcüğü ile yazar hem Derman'ın çocukluğundan beri gelen kopuk baba-çocuk ilişkisine hem de bunalım halinde olsa bile tabiri caiz ise zaman zaman yaptığı fırlamalıklarına gönderme yapıyor bence. Kitapta da aşağıda resmini göreceğiniz konuşma geçiyor;
İntihar edip hastahaneye kaldırıldığı zaman psikolog ile görüşmelerinde konuşmak istemiyor. Psikolog konuşmaları sırasında duygusal durumunu tanımlamasını istiyor ve o;
"Topluma yabancı, köklerini kaybetmiş, temelini yitirmiş, mutsuz, huzursuz, kaygılı ve hep bulantı içinde." diye tanımlıyor. Bulantının sebebini sorduğunda ise; "Anlamsız bir varlık olmanın bulantısı. Kusasım var." diyor.
Bunun üzerine psikolog; "Hemşireler gayet şakacı olduğunu aktardılar" dediğinde ise verdiği cevap ;
"Varlığıma piçlikle anlam kazandırıyorum" oluyor.

hakan akdoğan


Günümüzde 'yaşayıp giden' ve sürekli bir bulantı içinde olan insan yığınları birer tüketim canavarına dönüşmüştür ve var olma sebeplerini hatta dönem dönem varlıklarını anlamlandıran ögeleri bile unutmuştur. Bunalım, bulantı hali toplumumuzda günümüz yaşam şartları sebebi ile büyük bir kısmı etkilemektedir. İşte Derman'ın hayatı da severek gittiği ve kendi gibi insanların olduğu Kaplan Bar ve evi arasında, bazen de radyodaki işine giderek bunalım ve bulantı hali içinde sürüp gitmektedir.

Bu sırada 'Peri' isminde bir kızla tanışır ve ona deli gibi aşık olur ancak hala düşünürüm bu kız gerçekte var mıdır yoksa Derman'ın hayata tutunma mücadelesinde zihninin ona oynadığı bir oyun mudur? Çünkü Derman aynı zamanda evlidir ve çocuğu olmaması gerekirken (sağlık sebebi ile), karısı hamiledir ve ikiz çocukları olacaktır.

Kitap satır araları iyice okunması gereken, özellikle satır aralarına gizlenmiş göndermeleri, içi dolu ağır cümleleri iyice tartmamız ve düşünmemiz gereken bir roman olmuş.

Ben kesinlikle okunması gereken bir kitap diyorum. Hatta ilk kez Hakan Akdoğan'ın bir kitabını okuduğumdan mutlaka diğer kitaplarını da en kısa sürede alıp okumayı düşünüyorum.
Siz hiç bir 'Hakan Akdoğan' kitabı okudunuz mu? Özellikle tavsiye ettiğiniz bir kitabı varsa mutlulukla tavsiyelerinizi alabilirim.


Sevgi ve Sağlıcakla Kalın...

Kitap Yorumu - Aylak Adam, Yusuf Atılgan

aylak adam


Herkese Merhaba,

Aylak Adam kitabı Ocak ayında okuduğum 3. Kitaptı. İlk kez bir Yusuf Atılgan kitabı okudum ve çok beğendim. Yorumumu yazmak ise bugüne kısmetmiş :)

Nedense bu aralar daha çok kişi/düşünce üzerine romanlar okuma eğilimim var sanki. Kişi romanlarımdan kastım; romanların içindeki karakter ya da karakterleri toplumumuzda mutlaka görüyor olmak, onların yaşamlarının ve düşüncelerinin içine girmek, bazen bir yönüyle kendimizden de bir şeyler bulmak ve durup şöyle bir düşünmek, Bazen onlarla gülmek bazen de ağlamak, ama illaki kişinin içimizden birileri olması.

Anlatımım biraz karmaşık olmuş olabilir. Belki de böyle bir türün ya da akımın edebiyatta/yazım sanatında bir ismi de vardır ama ben bilmiyorum. Bu tür kitaplara örnek verin derseniz de son okuduğum kitaplardan: ‘Varlık ve Piçlik’, ‘Aylak Adam’ bu tür kitaplara örnek olarak gösterilebilir. Bu tür kitapları okurken kitabın kahramanında her seferinde kendimden de bir şeyler bulurum. Bir düşüncesini ya da içinde bulduğu durumu/ruh halini anlatırken zaman zaman bende böyle düşünmüştüm/hissetmiştim derim.

aylak adam


Aylak Adam’a geri dönecek olursak, Kitabın arka kapağında aslında kitabı çok güzel anlatan yazı aşağıda;

“Her şeye ‘karşı’ duran, ‘karşı’ çıkan, ‘karşı’ olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. "C." diyor Yusuf Atılgan kısaca.

İnsan her şeye bunca ‘karşı’yken kendine de ‘karşı’ olmadan nasıl sürdürülebiler bir ‘karşı’ yaşamı?

C. sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik.

Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.”

Evet C. her şeye karşı. Babasından miras kalan para ile hayatını sürdürüyor ve çalışmıyor. Çalışmak onun için sıkıcı. Çalışmaya da karşı. Bu yüzden ne iş yaparsın dediklerinde “Ben aylağım” diyor. Aylak adam C nin ‘karşı’ yaşamını bir çırpıda okuyup bitireceğinize ve çok beğeneceğinize eminim.


Sevgi ve sağlık ile kalın…

Mandala...

Herkese Merhaba,

Bir süredir zihnim çok dolu. İnsan biraz kendini dinlerse vücudu, zihni neye ihtiyaç duyuyor bence bulabilir. Çünkü bundan 6 ay önce düşüncelere daldığım bir sırada mandala boyamalıyım dedim kendi kendime. Nereden mi çıktı? inanın bende bilmiyorum. Daha önce hiç mandala boyadım mı hayır? Mandalanın ne olduğunu yaklaşık 2 yıl önce oğlumun anaokulunda yapılan bir sergiden öğrendim. O dönemlerde biraz araştırdım bu mandala nedir ne değildir diye o kadar. Son dönemlerde beynim o kadar kalabalık ve dolu ki düşünce karmaşası yaşıyorum bazen. Öyle ki bazen kafamın içindeki sesler susmadığında kitaplarıma bile yoğunlaşamıyorum.

İşte böyle bir zamanda geldi aklıma mandala boyamak. 6 aydır ne zaman kafamdaki sesler artmaya başlasa çok sevdiğim klasik müzikleri açıyorum, alıyorum bir mandala modeli önüme ve boyamaya başlıyorum. Henüz bir mandala modeli çizmeyi denemedim ama en kısa zamanda çizme çalışmalarına da başlamak istiyorum. Ben çok amatör olarak boyuyorum. Renklendirmeye boyut vermek, tonları doğru kullanmak vs umurumda değil açıkçası. Benim boyamadaki amacım kafamda bağırışan seslerin sorunlarını çözüp bir an önce susması. Bir nevi kendime zaman ayırma zihni dinlendirme/dinginleştirme halleri benimki.

Size buradan mandala şudur budur diye bir tanıtım yazısı yazmayacağım. Eminim internette bu konuda bir çok yazı bulabilirsiniz. Mandala nedir?, mandala modelleri, mandala tarihi, çocuklar ve mandala boyama ile ilgili binlerce sonuç çıkacaktır karşınıza. Ben kendim üzerimdeki etkisine gelecek olursam gerçekten boyama yaparken rahatladığımı hissediyorum. Zihnimdeki seslerin yavaş yavaş uzaklaşması ile kendimi tamamen müzik ve boyamaya verdiğimde ise inanılmaz gevşiyorum.

Sizde dönem dönem bu tür sıkıntılı haller yaşıyor ve kafanızın içinde birden çok kişinin/sesin konuşmaya başladığını hissediyorsanız, böyle dönemlerinizde mutlaka bir kez deneyin. Göreceksiniz kendinizdeki farkı.

Bir çok boyamam var ama en son boyadığım mandala baykuşumun fotoğrafı var sadece resimlerimin arasında. Örnek olması açısından paylaşıyorum sizinle;






Normalde mandalanın çevresi boyanmazmış ama ben hep bir baykuş resmim olsun duvarımda istediğimden, çerçeveletip asacağım için bunu boyadım:)



Sevgi ve sağlıcakla kalın...




Tarihi Bursa Cumalıkızık Köyü Gezimiz

Herkese Merhaba,

Geçtiğimiz haftalarda Bursa ziyaretimiz sırasında Cumalıkızık Köyü'ne gitme ve orada güzel bir köy kahvaltısı yapma kararı aldık ve düştük yollara. Aslen bir Bursalı olarak, üniversiteyi Bursa dışında bir şehirde okumam sonucu Bursa'nın çok tadını çıkaramadım desem yeridir. Üniversite yıllarımda yaz-kış okul, sonrası İstanbul'da çalışma hayatı ve evlilik, sonra bir bebek sahibi olmam vs gibi sebeplerden Bursa'ya geldiğimizde de hafta sonları aile ziyareti yapıp dönüyorduk. Gezemememizde ki bir etkende oğlumun küçük olmasıydı. ama artık 5 yaşında ve onunla yeni yerleri keşfetmekten o da bizde çok zevk alıyoruz:) Bu sebeple bu sefer Cumalıkızık Köyünü ziyaret edelim ve gezelim dedik.

Cumalıkızık Köyü Bursa-Ankara yolu üzerinde sağ tarafta bulunuyor Kocaman tabelalarla sizi köye yönlendiriyor(internette detaylı yol güzergahını bulabilirsiniz). Ayrıca şehir merkezinden minibüs ve otobüslerle de bu köye ulaşım mümkün. Köyün en büyük özelliği Osmanlı'nın Bursa'da ilk yerleştiği yerlerden biri olması. Köyde 600 yıldır ayakta duran bir Osmanlı evi bile var. Ayrıca 150-200 yıllık ve belki de daha eski olan Osmanlı evlerini de görmek mümkün. Bursa Belediyesi Unesco'ya başvurarak bu köyü Unesco Dünya Mirası Listesine ekletmiş. Şu anda köy koruma altında ve Belediye tarafından da bazı evlerde restorasyon çalışmaları yapılıyor.

Köyde gezerken tertemiz hava ve bol oksijen sizi sarmalıyor. Köyde neredeyse her ev kendi yaptığı doğal tarhanaları, erişteleri, reçelleri, el işlerini kimi kapısının önünde kimi tezgahlarda satıyor. Köyde bir çok yerde mis gibi serpme köy kahvaltısı servis ediliyor. Karnınız tok olsa bile mis gibi gözleme kokularına dayanamayıp yemeniz olası:) Köyde konaklamak isterseniz de kahvaltı dahil uygun fiyata konaklamanız için bir kaç tane de butik pansiyon mevcut.
Köyün detaylı anlatımının ve çok güzel resimlerinin olduğu bir de internet sitesi var. İncelemek isterseniz buraya tık tık.

Yolunuz Bursa ya da Uludağ'a düşerse mutlaka bu güzel köye uğrayın derim. Tarih kokan bu köyü çok beğeneceksiniz...

Kendi çektiğim amatör fotoğraflardan bir kaç kare de aşağıda;













Sevgi ve sağlıcakla kalın...





Oğlumun Kitaplığı

Herkese Merhaba,

Oğluma kitap okumayı ve o da dinlemeyi çok seviyor. Her gece yatmadan mutlaka 2-3 kitap okuyorum ona. O da ona kitap okumamdan o kadar mutlu ki bazen uyuma saati geçtiğinde ona 'kitap okumayalım bu gece geç oldu uyumamız gerekiyor artık' dediğimde ağlamaya kadar gidiyor isyanları. Bende kıyamıyor ve böyle zamanlarda en azından kısa 1 kitap okuyorum ona. Genelde kitap seçimini ona bırakıyorum. Dönem dönem oğlumla kitapçılara giderek ona istediği kitapları alması için fırsat tanıyorum. Böyle durumlarda ne kadar mutlu olduğunu gördükçe bende çok mutlu oluyorum:)

Kendime kitaplık bakarken oğluma da aşağıdaki modelden bir kitaplık yaptırmak istedim ama bana çıkarılan uçuk fiyatlar gibi bu minik kitaplığa da benzer fiyatlar çıkarıldı. İnternette de maalesef benzer bir kitaplık satışı yapan site bulamadım:( Odasında masasının üzerinde üst üste duran kitapları bende aşağıdaki gibi ikeadan aldığımız raf sisteminin bir sepetini çıkararak ve o sepete bu şekilde dizerek bir çözüm yolu buldum. Şimdilik o da çok memnun ama hala aklımda ona yaptırmak istediğim kitaplık var. Umarım bir gün yaptırabiliriz :)

Oğluma yaptırmak istediğim kitaplık (bu veya buna benzer);


Şu an oğlumun kitapları bu şekilde;






Bunlar ingilizce kitapları;


Bunlarda ufak cep boy kitaplarımız;


Sevgi ve Sağlıcakla kalın...


Eski ve Yeni Kitaplığım

Herkese Merhaba,

Uzun süreden beri kitaplığımı düzenlemek ve güzel bir kitaplık alma hayalleri içerisindeydim. Liste tuttuğumdan kitaplığımda kaç adet kitabım var biliyorum ama dönem dönem yaptığım kitap alışverişleri ile de sayısı gün geçtikçe de artıyor. Önce eşimle konuşup özel yapım kitaplık yaptıralım diyerek marangozlarla konuştuk görüştük. Toplamda 3 marangoza nasıl bir kitaplık istediğimizi anlattık,bize suntadan yapacaklarını ve istediğimiz tarz bir kitaplığın 1500-2000 tl civarı tuttuğunu söylediler. Eşim marangoz işlerinden biraz anladığından, daha kaliteli malzemelerden yapılırsa fiyatın ne kadar olduğunu sordu ve verilen fiyatlar karşısında resmen şoka girdik. Bende internetten araştırmaya başladım. İnternette -çok istediğim gibi olmasa da- 150tl'ye aşağıda resimlerini göreceğiniz, 3 parçadan oluşan beyaz kitaplığı çok beğendik ve siparişini verdik. Çok kısa sürede elimize ulaştı ücretsiz kargo ile ve adrese teslim edildi. Yani hem taşımadık hemde kargo ücreti de ödemedik. Bunlar yanında bonus oldu diyebilirim:) Kitaplığın en sevdiğim özelliği malzemesi sunta olsa da çok kaliteli olması ve istenirse yanlarına ya da kitaplarınızı 2 sıra yapmak isterseniz önüne bile aynı modelden eklenebilir olması. Gelir gelmez eşim ve oğlum hemen kurdular. Bende meraktan gece yarısına kadar dizmekle uğraştım ama bittiğinde bayıldım:) Bakalım siz de beğenecek misiniz?

Kitaplarım eskiden böyle duruyordu;





Şimdi ise bu haldeler:)





Beyaz olan 3 parçalı kitaplık yeni aldığımız. Kahverengi olan ise önceden var olan kitaplığım. İkisini yan yana koyduk şimdilik. Önlerinden geçerken mutlulukla gülümsüyorum :)

Sevgi ve sağlıcakla kalın...


Kitap Yorumu - Benim Mutlu Hayatım, Lydia Millet

benim mutlu hayatım



Herkese Merhaba,

Lydia Millet'in 'Benim Mutlu Hayatım'  romanı bu yılın ve ayın 5. kitabı. 1 Günde bulabildiğim tüm boş zamanlarımda elimden bırakmadan okuyup bitirdiğim bir kitaptı. Ve iyi ki okumuşum diyorum. Kitap konusu ve anlatış tarzıyla beni benden aldı. Arada sırada dönüp kendi yaşantıma bakmama ve hayatımı sorgulamama sebep oldu. Zaman zaman beni üzüp duygulandırdı, zaman zaman da gülümsetti. Bir kitapta bu kadar çok duygunun barınabildiği ender kitaplardan bence 'Benim Mutlu Hayatım'. Ya da benim okuduğum kitaplar arasında diyelim. Konusuna gelirsek; Akıl hastahanesinde kalan ve hastahanenin taşınmasıyla kilitli bir oda da unutulan bir kadın(ismi yok), onu unuttuklarını ve dönmeyeceklerini anlayınca duvarlara hayatını yazmaya başlıyor. Birden akıl hastahanesinden kadının bebekliğine, çocukluğuna iniyor ve o anda sarsılmaya başlıyorsunuz. Kitap ilk sayfası hatta ilk cümleleri ile sizi esir ediyor. Daha sonrasında yaşadığı hayat, başına gelen korkunç olaylar karşısındaki düşünce tarzı ve olaylara bakış açısı sizi derinden etkiliyor. Aklının çok çalışmadığının farkında ve bunu da sık sık romanda dile getiriyor ama diğer taraftan da başına gelen korkunç olaylara zihninden ilginç hikayeler uydurarak onları kabullenişi, kitabın da adındaki ironi ile kahramanın mutlu hayat tablosunu çiziyor bize. Bu tür kitaplar beni hep kendi hayatımı, şikayetlerimi, mutsuzluklarımı, mutluluklarımı irdelemeye iter. Ve böyle de oldu gerçekten.


Kitabın arka kapağına göz atmak isterseniz buyurun;

benim mutlu hayatım

"""Benim Mutlu Hayatım akıl hastalarının kaldığı metruk bir hastanede kilitli bir odada terk edilen isimsiz bir kadının öyküsü. Vaktini anılarını duvarlara yazarak geçiren anlatıcı, benzersiz bakış açısıyla afallatır okuru. En acı olayları anlatırken bile süslü, dolaylı ifadelere sığınmaz, yeri geldiğinde dalgasını da geçer ve gülümsetir onun dünyasına bakanı. 

Pulitzer adayı ve PEN Ödülü sahibi yazar Lydia Millet, zalim bir dünyada ne olursa olsun yaşama tutunan isimsiz kahramanının "mutlu" hayatını cesur ve açık sözlü bir üslupla aktararak okuyanda derin bir iz bırakıyor.

"... Evrenin benim göremeyeceğim kadar sonsuzluğa uzadığı kesindi. Evrenin sonunda, her şeyin sonunun ötesinde, hiçliğin ne olacağını hiçbir zaman idrak edemedim. Bu konu beni her zaman aştı. Ama mutlu geçen hayatım boyunca sahip olduğum en güzel fikir, bunu anlamaya çalışmaktı. Evrenin sonu ve yok olmak, her iki durumda sonsuzluk içinde." 

"... Altınla resmedilmiş bir kabus... Kelimelerden örülmüş sıcacık bir koza." 
-Entertainment Weekly-

"Millet'in hüzünlü ve dokunaklı romanı... olağanüstü bir eser."
-Publishers Weekly-

"""

Bu kitabı seçmemdeki etkene gelirsekte arka kapak yazısı ve bir de bu romana verilen ödül almama etken oldu diyebilirim ve iyi ki de alıp okumuşum bu güzel kitabı. Kesinlikle tavsiyemdir.

Sevgi ve sağlıcakla kalın...


Kitap Yorumu - Çizgili Pijamalı Çocuk, John Boyne

john boyne

Herkese Merhaba,

Dün yayınladığım postta Çizgili Pijamalı Çocuk kitabını okuduğumu ve en kısa sürede de filmini seyretmek istediğimi yazmıştım. Dün akşam eve gittim ve oğlumu uyuttuktan sonra canım kitap okumak istemedi. Bende eşime daha önce kitaptan çok etkilendiğimden biraz konusundan bahsetmiştim ve akşamda filmini beraber seyretmeyi teklif ettim. Tabi bir film kolik olarak hemen teklifimi kabul etti ve seyrettik.

Önce kitaptan bahsetmek istiyorum. 
‘Çizgili Pijamalı Çocuk’ kitabını hatırladığım kadarıyla instagramda takip ettiğim bir kitap klubünde görüp yapılan yorumları okuyarak almaya karar vermiştim. Biraz araştırdığımda da arka kapak yazısı da almamda büyük bir etken oluşturdu diyebilirim;

“ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK ; tanımlanması çok zor bir hikaye. Genelde arka kapakta kitapla ilgili bazı ip uçları veririz. Ama okumanın zevkini bozacağını düşündüğümüzden bu kitapta bunu yapmadık. Bizce neler olduğunu bilmeden okumaya başlamanız çok önemli.

Bu kitabı okumaya başladığınızda, Bruno adındaki 9 yaşındaki  bir çocukla bir yolculuğa çıkacaksınız (Ama bu kitap 9 yaşındakiler için değil). Ve er geç Bruno ile birlikte bir tel örgüye varacaksınız.

Böyle tel örgüler dünyanın dört bir yanında var. Umarız asla rastlamak zorunda kalmazsınız.

Kitabın arka kapak yazısı böyleydi ve ister istemez bende hemen alıp okuma isteği uyandırdı. Bu yılın okuduğum ilk kitaplarından ve gerçekten iyiki okumuşum diyorum. Kitabın arkasında kitap hakkında bilgi verilmediğinden bende burdan çok açık vermeyeceğim gizemi kaçmasın :) 
Genel olarak bahsetmem gerekirse; kitap 9 yaşındaki Bruno’nun ağzından, yakın geçmişimizdeki insanlık tarihinin en kötü dönemlerinden/olaylarından birinin anlatıldığı bir kitaptır. Bir çocuğun gözünden her şeyin ne kadar da farklı ve masumane yaşandığını okuyacaksınız kitapta. Ve kitabın sonunda asıl bombayı patlatan yazar sizi bir şok dalgası ile baş başa bırakacak. Lafı çok fazla uzatmayacağım. Kitabı alın ve okuyun.  Kesinlikle hiçbir şey kaybetmez ama harika bir kitabı okumanın mutluluğunu yaşamış olursunuz.

Filme gelirsek eğer; Yine her okuduğum kitabın filmini seyredişimde duyduğum o eksiklik duygusunu hissettim. Size de böyle olur mu? Filmi beğenmedim demiyorum ama ben o eksiklik duygusunu yaşadığımdan tam anlayamıyorum aslında film iyi mi kötü mü. Ama eşim kitabı okumadığından ve filmi de ilk kez seyrettiğinden o çok beğendi. Ve benim kitabın sonunda şok olduğum gibi o da filmin sonunda bir şok yaşadı.

Filmden bir kaç kare;

john boyne

john boyne

john boyne

john boyne

Sonuç olarak John Boyne’un ilk kez bir kitabını okudum ve kendisi bu kitabı ile gönlümü çelerek favori yazarlarım arasında en üst sıralarda yerini aldı bile. En kısa sürede diğer kitaplarını da alıp okumayı hedefliyorum.


Şimdilik Sevgi ve sağlık ile kalın…                          

Bu aralar Ben ve Bloğumun Yeni Yüzü :)

Herkese Merhaba,

Bu aralar bloğumun yeni yüzü hazırlandığından post yazamadım. Sevgili  Bella  bloğumu tam istediğim gibi uçuk renklerde ve çok modern bir şekilde yeniden tasarladı. Buradan bir kez daha ona teşekkür etmek istiyorum. Siz bloğumun yeni yüzünü beğendiniz mi?

Bu aralar ben neler yapıyorum peki? Ben bu aralar bol bol kitap okuyorum. Yılın başından beri 4 güzel kitap okudum. Bunlar;

1- Gabriel Garcia Marquez - Kırmızı Pazartesi



2 - John Boyne - Çizgili Pijamalı Çocuk (en kısa zamanda filmini de izleyeceğim)



3- Yusuf Atılgan - Aylak Adam



4- İhsan Oktay Anar - Galiz Kahraman (devam ediyor)



Şu an 4. kitap bitmek üzere. İlk 3 kitap gerçekten de bir solukta okuduğum ve çok beğendiğim kitaplardı. Özellikle 'Çizgili Pijamalı Çocuk' kitabı beni benden aldı. Çizgili Pijamalı Çocuk kitabının bir de filmi olduğunu biliyor muydunuz? Ben geçenlerde tesadüfen gördüm ve en kısa sürede izleyip film ve kitap hakkındaki yorumlarımı sizlerle paylaşacağım.

Bu aralar birde uzun süredir izlemeyi planladığım ama hep ertelediğim 'Prison Break' dizisini izledim bitirdim. Hem de bu sefer yabancı bir diziyi ilk defa eşimle birlikte izledik ve resmen ikimizde neden daha önce bu diziyi izlemediğimizi kendimize sorduk durduk.



Eşim alt yazı okumayı sevmediğinden, ben ise onun aksine orijinal sesler olduğundan alt yazıyı tercih ettiğimden ilk kez onu da kandırarak:) birlikte alt yazılı olarak izledik ve o da sanırım (çaktırmasa da)  alt yazılı film/dizi seyretmeyi sevdi. Amerikan yapımı dizi/film sevipte izlemeyenleriniz varsa kesinlikle ertelemeyin benim gibi. En kısa sürede izleyin derim:)

Sonrasında bu 2 hafta da 2 tane Güney Kore yapımı 'güzel' olarak nitelendirebileceğim film seyrettim. Eskisi kadar güney kore yapımlarını seyredemediğimden ne kadar özlediğimi fark ettim. Sanırım bundan sonra daha çok Güney Kore yapımı film/dizi seyredeceğim:) Bu filmler;

1- Alone - 2008 Yapımı bir korku/psikoloji filmi. Seyretmek istediğim Kore film/dizi listemden rastgele seçerek seyrettim bu filmi. Beğendim diyebilirim.


2- Going By The Book - 2007 yapımı eğlenceli bir film. Filmin Türkçe ismi 'Kitabına Göre'. Bence eğlenmek ve güzel bir film seyretmek istiyorsanız kaçırmayın bu güzel filmi derim. 


Şimdilik benden bu kadar...

Sevgi ve sağlıcakla kalın..






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...