Yeni Nesil Büyükler İçin Boyama Kitapları Terapi Yerine Geçiyor!!!

Merhaba,


Daha önce Mandala ile ilgili detaylı bir yazı yazmış ve o aralar boyadığım resmide eklemiştim yazıma. Okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Aradan çok uzun zaman geçmeden piyasada inanılmaz farklı şekillerde büyükler için boyama kitapları adı altında kitaplar görülmeye başlandı.

Günümüzde gerçekten insanlar inanılmaz derecede stres yüklüler. Bunun etkenleri de geçim derdi, büyük şehirlerdeki trafik, insan fazlalığı, çeşitli hastalıklar vs. İnsanlarımızdaki bu hayat yorgunluğu, dünya ağrısı, tükenmişlik sendromu vs çağımızın en büyük sorunlarından. Tabi ki de bunu fırsat bilerek piyasaya sürülen bu tür stres azaltıcı aktiviteler de haliyle çok ilgi gördü ülkemizde de.
Ben uzunca bir süre almadım bu tür kitaplardan çünkü elimde daha önce boyamak üzere baskı aldığım birçok mandala örneği vardı. Bunları yavaş yavaş tüketince ben de bu furyaya kapılanlar arasında yerimi aldım.




Resimde gördüğünüz kitabı almamın sebebi ise bir boyama kitabından çok mandala kitabı içerikli olması. Biliyorsunuz serbest boyamadan mandalaların farkı belirli kurallara göre boyanmaları. Bu şekilde olunca boyamaya kendimi daha çok verebiliyorum ve dikkatimi daha çok topluyorum.
Bir gün tatilde sabahın ilk ışıkları ile uyandığımda boyama yapmaya başladım ve bir süre sonra uykusunu almış olacak ki Demir’de uyandı. Ve tabi hemen boyama kitabımı elimden alarak kendi boyamaya başladı. Uzunca bir sürede oyalandı boyamayla. Her ne kadar mandalanın kurallarına göre boyamasını söylesem de kurallara karşı olan oğlum kendi bildiği gibi boyamada ısrar edince bende kendi haline bırakıp aldım elime kitabımı okudumJ

Çocuklar açısından da eğlenceli bir aktivite olabilir bu tür kitaplar.




Benden tavsiye…
Sevgi ve sağlıcakla kalın… 

Yakında Yeniden...


trilye




Herkese Merhaba,

Yaklaşık 3 aydır canım bloğuma hiç bir şey yazmıyorum. Biriktim, doldum, taşıyorum...
Yakında, çok yakında yeniden yazılarımla burada olacağım..
Zaman zaman geçmişe dönüp, zaman zaman güncel kalacağım..

Şimdilik her zamanki gibi sevgi ve sağlıcakla kalın...

Tübitak Nokta Birleştirmece Kitapları ile Sayıları Öğrenme

nokta birleştirmece

Herkese Merhaba,

Oğlumun okulunda (5 yaş-anasınıfında) bu günlerde ağırlıklı olarak sayıları öğreniyorlar. Bende sayıları nasıl eğlenceli şekilde öğretebilirim diye araştırmak yaparken Tübitak Yayınları’nın bu güzel Nokta Birleştirmece kitaplarına denk geldim internette. 3 yaş ve üzeri için uygunmuş kitap. Ayrıca kitabın Uzay, dinazorlar vs gibi çocukların ilgi alanlarına yönelik olan türleri de var. 




Biz 10 a kadar sayıları yazıp tanıyabiliyoruz ama 10 luk sisteme geçtiğinde zorlanıyorduk ve her şey çorba oluyordu J Ama bu kitaptaki nokta birleştirmece alıştırmalarını yaptıkça 40 ‘a kadar neredeyse tüm sayıları tanıyabiliyor artık. Ben hem dinazor hem de uzay temalı olanından almıştım ve kısa sürede çok eğlenerek bitirdik 2 kitabı da.

Eğer sizde çocuğum hem eğlensin hem de sayıları öğrensin derseniz (hazır yaz da geliyorken) bu tür kitaplar gerçekten çok faydalı. Ben bizim oradaki bir kitapçıdan tanesini 5 lira gibi bir fiyata almıştım ama siz hem kitapçılarda hem de internette ortalama bu fiyatlara bulabilirsiniz. Ayrıca sadece Tübitak Yayınlarının değil farklı yayın evlerinin de basılmış bu tür kitapları mevcut.

Sevgi ve Sağlıcakla Kalın…







Kitap Yorumu – Dünya Ağrısı, Ayfer Tunç

Dünya Ağrısı

Herkese Merhaba,

Hemen hemen herkesin yüreğinde en az bir tane ‘Dünya Ağrısı’ çektiği günümüzde, kitabın ismine kapılıp aldığım ve şubat ayında okuduğum 6. Kitap olarak beni onurlandıran kitaptır kendisi.

İlk kez bir Ayfer Tunç kitabı okuyan ben yazarın diline, anlatım tarzına, anlatmak istediğini aktarış biçimine hayran kaldım. Neden daha önce hiçbir kitabını okumadım ki diyerek kendime kızdım durdum. Diğer tüm kitapları şu anda alınacaklar listemde ve kendi yaptığım satın alma sıralamama göre sepetime ekleniyorlar dönem dönem J

Kitabın konusuna dönecek olursak; konu ülkemizde ıssız ve unutulmuş bir şehirde geçiyor. Bu şehirde var olan eski bir otelin sahibi Mürşit, otele kısılmış kalmış, geçmişinde yaşadığı bir olay yüzünden yaşayan ölü şeklinde gezen ve dünyadaki sayılı günlerini bitirmeyi bekleyen 2 çocuklu evli bir aile babası. Ama yüreğindeki geçmişe dayalı ‘Dünya Ağrısı’ o kadar büyük ve derin ki bazen nefes bile almakta zorlanıyor. Bu haline üzülen ailesi için de acısı ağrısı katlanıyor. Sonra şehre bir ‘madenci’ geliyor. Madenci de Mürşit gibi geçmişinde yaşadığı bir olaydan dolayı muzdarip. Dert ortağı oluyorlar birbirlerine. İlk başta sırlarını açmasalar da kitabın sonuna doğru film kopuyor.

Bu şehir, Mürşit, otel, ailesi ile olan durumlar, Mürşit’in madenci ile geçirdiği vakitler… Kitaptaki her şey o kadar güzel anlatılmış ki sanki yanı başımda dönen bir film var ve ben seyrediyorum hissine kapıldım. Mürşit kitabımızın ana kahramanı ve siz siz olun sakın ha Mürşit’i çok benimsemeyin benim gibi. Zira O acı çektikçe ben kahroldum…

Ama kitap tamamen dram olsun diye yazılmamış bunu da belirtmeliyim. Kitabın sonunda madencinin ve Mürşit’in bu kadar acı çekmelerinin sebebi o kadar toplumsal kanayan yaralarımızdan ki bu kadar yüreğinde acısını duyarak nasıl yazdı yazar bu kitabı şaşırıp kalıyorsunuz.

Sevgili Ayfer Tunç kaleminize, yüreğinize, aklınıza sağlık…

Tavsiyem ise okumadıysanız ve hala tereddütleriniz varsa sakın durmayın. Hemen alın ve okuyun bu güzel kitabı…

Kitapta en çok içime dokunan söz:

“Hayat, kayaç katmanları gibi parçalarına ayrılan değersiz bir kütledir. “

Hayat yorgunluğu ise hiç bu kadar güzel ifade edilmemiştir herhalde;

“Mürşit onları izlerken gözlerinin ve dudaklarının uçlarının aşağıya baktığını düşündü, hayatın bu adamları yere çektiğini. İnsanın yaşlandıkça kısalmasının nedeni bu, kemiklerin kısalmasıyla ilgisi yok, yerçekimi denen şey dünyanın yorgunluğu aslında, bizi yere çeken şey dinmeyen bu yorgunluk. “


Sevgi ve Sağlıcakla Kalın...

Kitap Yorumu – Köpekler İçin Gece Müziği, Faruk Duman

köpekler için gece müziği

Herkese Merhaba,

Faruk Duman’ın yazmış olduğu ‘Köpekler İçin Gece Müziği’ kitabını ilk kez Sabit Fikir Dergisinin 2014 yılının öne çıkan 50 romanı listesinde gördüm. Hem Faruk Duman ismini ilk kez duyuyordum hem de kitabın ismini. Ve kitap ismi itibari ile dikkatimi çektiğinden alıp okuma isteği duydum.


Nitekim şubat ayının okuduğum 4. Kitabı olarak okuma listeme dahil oldu kendileri.  136 sayfalık ne zaman başladım da bitti ki diye şaşırdığım, yalın anlatımı ve betimlemeleri ile okumayıp aslında yaşadığım bir kitap oldu. Kitabı okurken şimdi bir köşeden bir canavar çıkacak, birileri katil olacak, bu ormanda neyin nesi, kötü kara orman,  bu avcıda kesin bir iş var falan düşünceleri ve heyecanı içinde birkaç gerilim dolu saatte bitiverdi kitap. Kitapta doğa ve orman betimlemeleri o kadar güzel anlatılmış ki daha kitabın ilk sayfasında ormandaki sisi Faruk Duman bakın nasıl anlatmış;

köpekler için gece müziği

Kitabın tanıtım bülteni ve Selim İleri’nin yorumu ise aşağıda;

Vaktin zamanın birinde bir adam tam işte bu yolda yürümeye başlamış. Evi de şurada bir yerdeymiş. Adam yürümüş, yürümüş, ormanda görülecek işleri varmış. Ne işi varmış da bütün günü bu koca ağaçların arasında geçirmiş de havanın karardığının farkına varamamış dersen, onu ben bilemem. Neticede adamın işi varmış; herif akşama kadar çalışmış. Hava iyice zifiri olunca da fenerimi yakayım da evime döneyim, demiş. Dönmüş de. Ama dönünce ne görmüş? Ev başka bir evmiş. Yani, ev aynı evmiş de, anlayacağın, kapıyı tanımadığı biri açmış.

"Hep denir: 'Doğayı çok severim!..  ' Tanımadan, doğayı uzaktan sevmek olası mı? Doğa 'kimdir'? Doğa 'sever' mi? 'Öç' alır mı? 'Başına buyruk' mudur? Bir 'avcı' kimliğine bürünür mü doğa? Sonra ormanlar, sonra yağmurlar... Ürpererek okudum Köpekler İçin Gece Müziği'ni. Her sözcüğü özenle seçilmiş, dili, anlatımı yalın, duru; gerilimi yüksek; her an gerçekliğe dönüşebilecek bir kara masal!"
-Selim İleri- “

Alışılmışın dışında bir kitap istiyorsanız kaçırmayın derim. Kitabı benim gibi bir solukta okuyup bitireceğinize eminim…

Baharın içinizi ısıttığı sımsıcak güzel günler diliyorum…

Kitap Yorumu – Sineklerin Tanrısı, William Golding

William Golding


Herkese Merhaba,

Sineklerin Tanrısı ortaokulda Mercan Adasını okuduğumu gören Türkçe öğretmeninin tavsiye ettiği ve benimde hemen alıp başladığım ama sıkıldığım için bitirmekte zorlandığım bir kitaptı.

Aradan bu kadar zaman geçmişken, artık felsefe kitaplarını bile sıkılmadan okuyabiliyorken, geçenlerde kitapçıda görüp tekrar anlayarak okumaya karar verdim ve aldım.

Ocak ayında okuduğum 6. Kitaptı ve bu sefer gerçekten çok beğendiğimi ve kısa sürede bitirdiğimi itiraf edeceğim. Sebebi de Mercan Adası ne kadar o yaşlardaki çocuklar için yazılmışsa, bu kitabın ise bir o kadar büyükler için yazılmış olması ve derin anlamlar içermesidir.

Kitapta; bir savaş sırasında uçakla güvenli bir yere uzaklaştırılmaya çalışılan bir grup çocuğun, uçağın bir adaya düşmesi ve sadece 6-12 yaş aralığında bir grup çocuğun kurtulması ile başlar. İlk başta çocuklar birlik olurlar ve görev dağılımı yaparak adanın her yerini araştırıp yiyecek bulmaya, ateş yakmaya, barınak yapmaya çalışmaktadırlar. Ancak mutlaka kurtulacaklarının ve yakında birinin onları bulacağının umudu ile güzel gitmektedir her şey. Yavaş yavaş zaman geçtikçe ve umutları tükenmeye başladığında ise çocukların korkuları, kendi aralarında gruplaşmaları ve doğuştan gelen kötülük tohumları çevrelerini sarar…

Kitapta William Golding, yaradılıştan gelen rekabet, hayatta kalma, üstünlük kurma, gerekirse yaşamak için öldürme, boyun eğdirme gibi özelliklerin bazı çocuklarda nasıl da o yaşlarda bile ortaya çıkıp ne kadar da acımasız olabileceklerini çok güzel anlatmıştır.

Ayrıca bu kitabın yazarı William Golding’in ödüllü bir yazar olması ve kitap çevirisini de Mina Urgan’ın yapmış olması da kitabı değerli ve okunulası yapan diğer özelliklerden.

Kesinlikle okunması ve iyi anlaşılması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Kitabın 1990 yılında yapılmış birde filmi var. Önce kitabı -  sonra filmi kuralımı bozmayarak, kitap biter bitmez filmini seyrettim. Ve gerçekten çok güzel uyarlanmış bir film olduğunu düşünüyorum. Kitabı okuyan arkadaşlarında hemen ardından mutlaka filmini de seyretmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.

Filmin internette yer alan fragmanı aşağıda;


Baharın içinizi ısıttığı sımsıcak güzel günler diliyorum...




Kore Dizi Yorumum – Hotel King

Herkese Merhaba,

Nisan ayında izlediğim 2. Dizi ise Hotel King.

Bu diziyi seçme sebebim ise başrol oyuncusu Lee Dong Wook namı diğer Wooki’yi çok sevmem.. Tabi ki oyunculuğunu çok seviyorumJ Eee biraz da yakışıklı olabilir tabi itiraf edeyimJ

Dizide; Otel Canavarı olarak adlandırılan ve Ciel Otelin Müdürü olan Cha Jae Wan isimli ana karakterimizin çok kötü acı dolu bir geçmişi vardır ve Ciel otele gelmesinin ve orada genel müdür olmasının da  bir amacı vardır. O sırada Ciel Otelin başkanı esrarengiz bir biçimde ölür. Ama başkanın biricik kızı Ah Mo Ne ortaya çıkar ve babasının yerine geçerek otelin kötü gidişine dur demek ister. Bu konuda da elinden ne geliyorsa yapsa da otelde dönen entrikaların ortasında kalır ve başarılı olamaz.
Bundan sonra da dizi daha da ilginçleşir. Başta Birbirlerinden nefret eden Ah Mo Ne ve Cha Jae Wan birbirlerine aşık olurlar. Ama onlar babaları aynı anneleri farklı kardeştirler aslında. Aman Allah’ım neler oluyor böyle derken… neyse dizinin konusunu tamamen anlatmak istemiyorum sihri kaçmasın ve izlemek isteyen arkadaşlara da bu kadar spoiler yeter sanırımJ

Evet gördüğünüz gibi karşınızda entrikalarla dolu klasik bir Kore Dramı durmaktadır. Dizi toplamda 32 bölüm ve ben dizide 32 bölüm boyunca gülümsediğim tek bir an hatırlamıyorum. Ama heyecan dorukta izleyeceğiniz ve hele ki karakterlerle bütünleşirseniz eğer onlarla acılara, gözyaşlarına, isyanlara boğulacağınız bir dizi olmuş Hotel King.

Ben oyunculukları çok beğendim. Hiçbir yerde yapmacık bir oyunculuk ya da bu da olmamış dediğim bir sahne yoktu. Dizinin kurgusu çok iyiydi ve hiçbir yerde birbiriyle anlamsız bir bağlam yoktu. Eğer dram/gizem/aşk/aile türündeki yapımları seviyorsanız kaçırmayın derim.

yeppudaa.com'a bir kez daha sonsuz teşekkürler...


Diziden birkaç fotoğrafta aşağıda;

                                                  Yakışıklı ve Güzel başrol oyuncularımız;

lee dong wook

hotel king

hotel king

lee dong wook

hotel king

Baharın içinizi ısıttığı çok güzel günler diliyorum....


Kore Dizi Yorumum – A Gentleman’s Dignity

Herkese Merhaba,

Uzun süredir Kore Dizisi ya da Filmi Seyretmemiştim. Bunun sebeplerinden biri biraz daha Amerikan Dizilerine sarmam ve kitap okumaya ağırlık vermemdi. 5 yaşında çocuğu olan ve çalışan bir anne olunca da insan her şeye yetişemiyor maalesef. Böyle durumlarda da kendime ayırdığım kısa sürelerde önceliğim dönemsel olarak değişiyor. Geçen ay yani nisan ayında daha az kitap daha çok dizi dedim ve 5 kitap okuyup 2 tane kore dizisi bitirdim.

Bunlardan biri 2012 yapımı A Gentleman’s Dignity idi.
Uzun süre ara verince hem aşklı hem de eğlenceli bir dizi seyretmek istedim. Yani romantik komedi türünde. Ve bu dizi fazlasıyla isteklerimi karşıladı.

Dizi de liseden beri şu anda 40 yaşlarında olan birbirinden hiç ayrılmayan 4 erkek arkadaşın dostlukları, hayatları, ilk aşkları, yaşadıkları abuk sabuk komik olaylar ve her birinin yaşadığı farklı aşklar çok güzel bir şekilde anlatılmış. Aşk ta farklılık mı olur demeyin. Aşk aşktır ama insanların karakterlerine göre yaşadığın ilişkilerde aşkı/sevgiyi de çok farklı yaşayabiliyorsun. İşte bu dizi de tam da bunun çok güzel 4 farklı örneği var karşınızda…

Kore dizilerini seviyorsanız ve bu diziyi daha önce izlemediyseniz mutlaka seyredin derim. Ben bittiği için üzüldüm ama böylesine güzel bir dizi seyrettiğim içinde çok mutlu oldum.

Ben daha öncede bahsetmiştim, uzak doğu ile ilgili seyrettiğim tüm yapımları yeppudaa.com sitesinden izliyorum. Genelde seyrettiğim tüm dizilerin forum sayfalarına yorumumu bırakıp teşekkürümü de ediyorum ama bu yazı vasıtası ile emeği geçen tüm yeppudaa.com ekibine buradan bir kez daha teşekkürler…


Diziden birkaç fotoğraf:


                                                          Dizimizin ana karakterleri



çoookk tatlılarrrr :))








Baharın içinizi ısıttığı güzel günler diliyorum......


4 Yaş Üstü Kitap Önerileri – 2

gergedanlar krep yemez


Gergedanlar Krep Yemez

Gergedanlar Krep Yemez kitabını uzun süredir Demir’e almak istiyordum ancak önce kitaplığındaki tüm kitapları okumayı bitirmek istedim. Bazen bir kitabı 10 akşam üst üste okuyabiliyoruz. Taktı mı takıyor küçük adam. Bende bu duruma çok ses çıkarmak istemiyorum çünkü daha önce de yazdığım gibi her kitabı onun kişisel gelişim alanlarından birini desteklemeye yönelik almaya çalıştığım için sabırla kitabı sindirmesini bekliyorum.

Geçen gün odasında derleme toparlama temizlik çalışmaları yaparken kitaplığına da bir göz atmak istedim ve tüm kitapları okuduğumuzu fark ettim.  Demir okuldan gelince de masaya oturduk ve daha önceden onun için hazırladığım kitap listesinden 5 tane kitap seçmesini ve bu kitapları ona alacağımı belirttim. Tabi listeden seç demedim. Açtım internetten kitapların görsellerini ve görsellerine bakarak seçmesini istedim. Demir’in en sevdiği hayvan ilginçtir ki Gergedan. Evet yanlış okumadınız. Nedendir bilinmez adamın gergedanlara özel bir ilgisi var. Tabi Gergedanlar Krep Yemez kitabının kapağını görünce ilk seçtiği bu kitap oldu.

İyi ki de almışız diyorum. Hem Demir hem ben kitaba bayıldık. Kitap ta; kendisini dinlemeyen anne ve babasının eve bir gergedanın girdiği ve bütün krepleri yediğine de inandıramayan küçük bir kızın hikayesi anlatılıyor. Çocuklarını etkin bir şekilde dinlemeyip “hı hı, tamam, evet seni dinliyorum” diyip aslında çocuklarını dinlemeyen anne babalara da gönderme yapan bu kitap aslında günümüzdeki en büyük iletişim problemi olan ‘KARŞINDAKİNİ DİNLEMEME’ ye de ışık tutuyor.
Demir kitabı bitirdikten sonra onu her zaman can kulağı ile dinlediğim için bana teşekkür etti. 

Cümleleri ise şöyle oldu:

Demir: Benim annem her zaman beni dinliyor değil mi anne
Ben: evet oğlum her zaman seni dinliyorum
Demir: teşekkür ederim anne  
Ben: rica ederim oğlum. Seni seviyorum
Demir: bende seni anneeeeee J

Buyurun tanıtım bültenine;

Gergedanlar Krep Yemez

Yayın Evi: Pearson Education Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 30
Yazar: Anna Kep – Sara Ogilve
Fiyat: 9 – 13 tl arası

"Annenin ve babanın, seni çok sevdiklerini bilmene rağmen, bazen söylediğin şeyleri dinlemediklerini hissettiğin oldu mu?
Begüm de annesi ve babasının bazen onu dinlemediğini düşünürdü. Hatta bir gün akvaryumdaki balığın kendisiyle konuştuğunu söylediğinde veya uzaylıları gördüğünü anlattığında sadece kafalarını sallayıp "Evet tatlım, çok güzel" ya da " Bunu daha sonra konuşalım mı?" diyerek onu dinlememişlerdi.
Bir gün Begüm'ün anlatacak çok önemli bir şeyi oldu ve yine her zamanki gibi kimse onu dinlemedi.
Ne mi oldu…"

Sevgi ve sağlıcakla kalın...

4 Yaş Üstü Kitap Önerileri – 1

Rengini arayan Pudra


Zürafa Fazi ve Rengini Arayan Pudra

Bu iki güzel kitabı Demirden çok ben seviyorum desem yeridir. Çünkü her iki kitapta da kendimizi olduğumuz gibi sevme ve farklılıklarımızla herkesi kabul etme mesajları o kadar güzel veriliyor ki, Demir ile kitap okuma saatlerimiz bittikten sonra yaptığımız sohbetlerde bunu anladığını ve bana bu konuda doğru soruları sorduğunu görünce mutlu oluyorum. Kitapların tanıtımı için ben kitap arkasındaki tanıtım yazılarından faydalanacağım çünkü özellikle çocuk kitaplarında üzerine çok fazla bir şey söylemeye gerek yok diye düşünüyorum.

Zürafa Fazi

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 40
Yazar: Filiz Özdem
Fiyat: 5 -7 tl arasında

“Herkesin vardır bir farklılığı, bazen başkalarının kusur sandığı…

Zürafa Fazi’nin derdi boyundan büyükmüş. Çünkü hiç beğenmiyormuş kendisini. Okulda kim bir araya gelse, yalnız gördükleri arkadaşlarıyla alay ediyormuş. Ne de olsa devenin boynu bile eğriymiş; kirpinin dikenleri, karganın sesi, leyleğin bacakları, filin hortumu, ayının tombulluğu, karıncanın küçüklüğü derken saymakla bitmiyormuş alay konuları… Bunu fark eden Fazi, dâhice bir çözüm hayal etmiş. Hayal ettikçe güzelleşmiş. Güzelleştikçe boynu dikleşmiş. Gözleri ışıl ışıl parlamış.

Filiz Özdem’den, kendisine güvenmeyi öğrenen küçük zürafanın hikâyesi… Dostluk, dayanışma, paylaşma, yaratıcılık, hayal kurma üzerine kurulan Zürafa Fazi hem küçüklerin hem de büyüklerin çok seveceği bir “farkındalık” kitabı. Buket Topakoğlu’nun yarattığı Fazi karakteri ise herkesin gönlünü çelecek.”

Rengini Arayan Pudra

Yayın Evi: Günışığı Kitaplığı
Sayfa Sayısı: 32
Yazar: Betül Sayın
Fiyat: 7-10 tl arası


"Küçük Beyaz Yarasanın Sürprizli Keşif Yolculuğu!"

“Arkadaşlarından çok farklıydı Pudra. O bembeyaz bir yarasaydı. Arkadaşları gibi olmak için neler denemedi ki: Karga tüyleri taktı üstüne, dumanların arasında dolaştı. Ama çare bulamadı beyazlığına. Bir gün, kendi gibi beyaz arkadaşlar bulmak uğruna evinden uzaklara uçtu. Bu yolculukta neler neler geldi Pudra’nın başına…”

Sevgi ve Sağlık ile kalın...

Çocuklar İçin Evde Yüz Boyası, Sulu Boya, Parmak Boyası ve Tuz Seramiği Hazırlama



Herkese Merhaba,


Çocuklar için piyasada birçok marka, boy ve kalitede satılan hazır boyaları kullanmak istemeyen titiz anneler için evde yapılabilecek sulu boya, yüz boyası, parmak boya ve tuz seramiği tariflerini aşağıda sizlerle paylaşacağım. Yapımları çok kolay ancak yine de özellikle küçük çocukların kullanımları esnasında başlarından ayrılmayın derim ben. Ben bu malzemelerden sadece evde tuz seramiğini yaptım ve oğlumla çok güzel şekiller verip sonra kurumasını bekledik birkaç gün. Tamamen kuruduktan sonra da odamızda bir yer seçip onları orada ‘Demirin Seramik Köşesi’ adı altında sergiledik. Demir çok eğlendi. TavsiyemizdirJ

Yüz Boyası

Malzemeler:

*1 çorba kaşığı mısır nişastası
*1/2 çorba kaşığı nemlendirici krem
*1/2 çorba kaşığı su
*1 çay kaşığının ucuyla gıda boyası

Yapılışı:

Krem ve mısır nişastası bir kapta karıştırılır. Bu karışıma su ilave edilip tekrar karıştırılır. Daha sonra istenilen renkte gıda boyası katılır. Malzemeleri iyi karıştırmaya özen gösterilmelidir. Yüz boyanız hazır.
Not: Yüz boyası 2. günden sonra kullanılmamalıdır.

Parmak Boyası

Malzemeler:

*1 ölçü çamaşır kolası
*1 ölçü soğuk su
*2 ölçü sıcak su
*1/2 ölçü toz sabun
*1 çay kaşığı talk pudrası
*1 çay kaşığı gıda boyası

Yapılışı:

1 ölçü çamaşır kolası, 1 ölçü soğuk suda eritilir. Kaynamakta olan 2 ölçü suya devamlı karıştırarak ve azar azar ilave edilip berraklaşıncaya kadar pişirilir. Talk pudrası, toz sabun, gıda boyası ilave edilir. Soğumaya bırakılır. Parmak boyanız hazır…

Sulu Boya

Malzemeler:

*2 çorba kaşığı sıvı çamaşır kolası
*4 çorba kaşığı su
* toplam 250 g gıda boyası çeşitli renklerde
*yarım çorba kaşığı sabun tozu

Yapılışı:

2 çorba kaşığı sıvı çamaşır kolası, 4 çorba kaşığı su ile karıştırılır. Yarım çorba kaşığı toz sabun eklenerek kıvamlı bir karışım elde edilir. Kaplara bölüştürülerek istenilen renklerde gıda boyası eklenip renklendirilir. Boyanız hazır…

Tuz Seramiği

Malzemeler:

*2 çay bardağı un
*1 çay bardağı tuz,
*1 çay bardağı su
*2 damla sıvı yağ
*Gıda boyası

Yapılışı:

Bir kap içine 2 çay bardağı un, 1 çay bardağı tuz, 2 damla sıvı yağ ve 1 çay bardağı su konularak yoğurulur. Renkli tuz seramiği hazırlanmak istenirse gıda boyası ile renklendirilebilir.
Not: kurumaması için tuz seramiği poşete sarılarak buzdolabında saklanabilir.

Sevgi ve Sağlıcakla Kalın...

Not: Resim internetten alıntıdır.


Kitap Yorumu - Leyla'nın Evi, Zülfü Livaneli


Leyla'nın Evi



Herkese Merhaba,

Leyla’nın Evi Zülfü Livaneli’nin okumuş olduğum 5. Kitabı. Böylesine usta bir yazarın 5 tane kitabını okumuş olmak benim için bir gurur kaynağı. Neden bütün yazdığı kitapların hepsini okumadığımı merak ediyorsanız da hepsini bir kerede arka arkaya okumaya kıyamıyorum da o yüzden. Yani sanki tüm kitaplarını okursam çok büyük bir boşluğa düşecekmişim gibi bir hissiyat var içimdeJ Tüm kitapları kütüphanemde mevcut ama ben aralara serpiştirerek okuyorum kitaplarını. Örneğin her ay 1 kitabını seçip okumak gibi…

Zülfü Livaneli bence bizim edebiyatımızdaki en güçlü kalemlerden biri. Anlatmak istediğini o kadar güzel anlatıyor ki insanın içine dokunuyor resmen. Bugüne kadar sırası ile yazmam gerekirse;

1-Son Ada
2-Bir Kedi,Bir Adam,Bir Ölüm
3-Arafat’ta Bir Çocuk
4-Serenad
5-Leyla’nın Evi

Kitaplarını okudum ve hepsini çok ama çok sevdim. İçlerinde ise favorim tabi ki birçok insanında olduğu gibi Serenad.

Leyla’nın Evi ise yine bir baş yapıt bence. Tarihle iç içe geçmiş, tarihimizin acı veren bir dönemini de içeren sürükleyici anlatımıyla tam bir tarih, aşk, yer, yurt, ev romanı. Kitabı okumayanlar varsa diye kitabın konusunu derinlemesine anlatmayacağım burada. Alın ve okuyun diyorum. Hatta bugüne kadar hiçbir Zülfü Livaneli kitabı okumadıysanız mutlaka en kısa sürede edinin ve okumaya başlayın. Ben onun kitapları ile çok geç tanışmanın verdiği bir burukluk yaşıyorum içimde. Ama olsun iyi ki onun kitaplarını okumuşum ve Allah ona ömür sağlık versin ki bizlerde onun varlığını hep hissedelim yüreğimizin bir yerlerinde.

Siz daha önce hangi Zülfü Livaneli kitaplarını okudunuz ve favori sıralamanız nasıl merak ediyorum.
Ayrıca bundan sonra hangi kitabını okumalıyım tavsiyelerinize açığım çünkü hepsi birbirinden değerli ve güzel olduğundan ben seçim yapmakta zorlanıyorum açıkçası.


Şimdilik sevgi ve sağlıcakla kalın… 

‘SabitFikir 2014’ün Öne Çıkan 50 Romanı’ ve ‘Galiz Kahraman’ Kitap Yorumum…


galiz kahraman


Herkese Merhaba,
İhsan Oktay Anar’ın ilk kez bir kitabını okudum; ‘Galiz Kahraman’. Kendisi ile Sabit Fikir Dergisi’nin ‘SabitFikir 2014’ün Öne Çıkan 50 Romanı’ yazısını incelerken tanıştım. Bu 50 kitabın seçilme serüveni ise şöyle;

“E-postalar, onlarca telefon konuşması ve bir süre sonra yapboza dönen tablo çalışmaları sonucunda (yorgun ve) gururluyuz. İşte 2014 yılının "öne çıkan" 50 romanı!

Söz konusu liste, bu yıl içinde basılan binlerce roman arasından hangilerinin öne çıktığını göstermek için hazırlandı. Bu yıla dair bir bellek oluşturmak niyetiyle. Edebiyat dünyasının ortak sesini sunabilmek için... Ama, mutlak anlamıyla "en iyi"leri göstermek amacıyla, hiç değil. Çünkü, edebiyatın içinde nefes alan bir ekip olarak, yazının numaralanıp sıralanamayacağını, dışarıda kalanın içeridekinden pek çok açıdan daha iyi olabileceğini; içeride olanın bile hakkaniyetle değerlendirilemeyeceğini ve hatta belki de, dışarıda kalan o bir tanecik romanın gelecek yüzyıllara kalacak yegane yapıt olma olasılığını barındırdığının farkındayız elbette.

Yerli romanların ağırlığı

Yılın öne çıkan romanlarını belirlemede dördüncü yılımız. Geriye dönüp baktığımızda, ilk iki yılın listesinde telif romanlar ile çeviri romanların neredeyse eşit sayıda yer aldıklarını görmüştük. 2013 yılında ise, özellikle listenin ilk sıralarında yerli romanların bir ağırlığı vardı; benzer bir durum 2014 listesi için de geçerli. Listenin genelinde yerli-yabancı dengesi fark edilirken, listenin ilk sıralarında yine yerli romanların ağırlığı hissediliyor.

Türkçede ilk kez

Bu yıl, örneğin Norman Mailer’ın Amerikan Rüyası, Kazuo Ishiguro’nun Öksüzlüğümüz gibi romanlar da bu listeye katkıda bulunan kimi isimlerin aklına gelen romanlardan bazılarıydı; ama bu kitapları listemizde göremeyeceksiniz. Çünkü biz sadece Türkçede ilk kez basılan kitapları listeye dahil etmeyi tercih ettik. 

Son bir not: Kasım 2013 ile Kasım 2014 tarihleri arasında yayımlanmış 50 romanı, 60 isim belirledi. Herkes kendi 10 kitabını önerdi ve ortaklıklar üzerinden, ortaya bu liste çıktı. Yani seçicilerin her biri, tüm listeden sorumlu değil. Hatta, belki de, bir seçicinin hiç mi hiç beğenmediği bir kitap bu listeye en tepeden girmiş olabilir. Ne ki, bu bizim gözümüzde, kaçınılması gereken bir durum değil.

Kimler seçti?

A. Ömer Türkeş,  Abidin Parıltı, Ahmet Ergenç, Ali Bulunmaz, Altay Öktem, Arzu Erol, Asuman Kafaoğlu-Büke, Aykut Ertuğrul, Aysu Önen, Bâki Asiltürk, Bedia Ceylan Güzelce, Behlül Dündar, Burcu Arman, Burcu Bayer, Bülent Usta, Cemil Kavukçu, Ceyhan Usanmaz, Cihan Akkartal, Elif Bereketli, Elif Tanrıyar, Eray Ak, Ersan Üldes, Faruk Duman, Ferhat Uludere, Fisun Yalçınkaya, Gökçe Gündüç, Gülenay Börekçi, Halil Türkden, Handan İnci, Hande Gürses, Hande Öğüt, Hasan Cömert, Hayati Roman, Haydar Ergülen, Hikmet Hükümenoğlu, Hilmi Tezgör, İpek Şoran, Kaya Genç, Kıvanç Koçak, küçük İskender, Lal Laleş, Levent Cantek, Mert Tanaydın, Müge Gürsoy Sökmen, Müge Karahan, Nazan Maksudyan, Nilay Kaya, Onat Bahadır, Oylum Yılmaz, Sabri Gürses, Selçuk Uygur, Semih Gümüş, Sevin Okyay, Sibel Oral, Süha Oğuzertem, Süreyyya Evren, Tanıl Bora, Yankı Enki, Yekta Kopan, Yenal Bilgici.

Buraya tıklayarak bu yazının tamamına ve 50 kitabın tam listesine ulaşabilirsiniz.

Ben bu seneki okuma listemi ve aldığım kitapları derlerken bu listeden birçok kitap ekledim kendi 2015 okuma serüvenime. Sebebi de bu listeyi oluştururken danışılan sevdiğim birbirinden değerli edebiyat adamlarının seçimlerine olan güvenim ve okuma alışkanlığımda biraz farklılık arayışım oldu.
Galiz Kahraman’a dönecek olursak; Bu kitabı nasıl anlatsam bilemiyorum açıkçası. Neden derseniz beğenip beğenmediğime de karar verememiş olmam. Öncelikle kitabın yazım dili değişikti. Kitapta satır aralarına gizlenmiş günümüze ya da dönemimize ait göndermeler güzeldi. Ama işte kitap pek bana hitap etmedi diyelim. Bitirdim ama sonlarına doğru çok sıkıldım açıkçası.

İhsan Oktay Anar’ın mutlaka başka kitaplarını da alıp okuyacağım ileriki zamanlarda.
Sizler bu kitabı okudunuz mu ve düşünceleriniz nelerdir merak ediyorum.


Sevgi ve sağlıcakla kalın…

Kitap Severe Kitap Hediye Edilir :)

Herkese Merhaba,

Yılbaşında çok sevdiğim iki arkadaşımdan iki çok değerli hediye aldım. O dönemde postu yazdım ama yayınlamayı unuttum maalesef. Neyse çok geç değil henüz:)
Bu güzel hediyeler iş yeri adresime gönderilmişti ve hem sürpriz oldu benim için hem de iki hediye de beni çok ama çok mutlu etti.

İlki benim için çok değerli bir dost olan Hatice'min bana hediyeleri idi;

milenaya mektuplar

Kafka setini ve ayrıca Satranç ile Hayvan Çiftliğini almak nereden aklına geldi bilmiyorum ama bu kitapların hepsi alınacak ve okunacak kitaplar listemde olmasına rağmen fırsat bulup ta alamadığım kitaplardandı. Gerçekten çok mutlu oldum. Buradan ona bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

İkincisi ise yine çok değer verdiğim dostlarımdan Alev'in Taksim'e gittiği ve oradaki kitapçılardan birine uğrayıp kendine kitap alırken beni de unutmayıp aldığı bu 3 güzel kitap oldu:)

alper canıgüz

Fatma Akerson ve Alper Canıgüz isimli yazarları her ne kadar daha önce duymadıysam da kitaplar ve yazarlar hakkındaki yorumlar güzel. Kendimi bu yazarları tanımadığım için esefle kınadım gerçekten:) En kısa sürede okuma listeme bir bir dahil olacak hepsi. Alevciğim teşekkür ederim canımmm:)

Bu harika kitapta bir doğum günümde Özlemimden hediye gelmişti bana;

hayatın kaynağı

kitabın kalınlığından bir türlü cesaret edemesem de bu güne kadar en kısa sürede bu harika kitabı da okumayı planlıyorum:) Canım dostuma da bir kez daha teşekkür ederim bu güzel hediyesi için.

Evet beni en çok mutlu eden hediyeler içerisinde kitap olan hediyelerdir. Çoğu zaman gelen hediyeleri hatırlamam, unuturum ama gelen hediye kitaplarsa asla unutmam. Kitap sever birine alınacak en değerli hediyedir bir kitap:)

Bol okumalı, aydınlanmalı güzel günler diliyorum herkese...
Sevgiler:))




Kadına Şiddete Hayır!!!






Herkese Merhaba,

14 Şubat gece yarısından beri ben perişan bir haldeyim. Bir kaç öküz haricinde bir çok kadında benim gibi eminim. Ben ne zaman bu tür bir haber okusam yıkılıyorum. Günlerce uykum kaçıyor. Hassas bir bünyem var. Belki yetiştirilme tarzımdan ya da her kadının başına gelen taciz olayları benimde başıma geldiğinden. Burada başımdan şu geçti bu geçti diye taciz edilme detaylarımı paylaşmayacağım çünkü detayın çokta önemli olmadığını düşünüyorum. Önemli olan kadına yapılan bu çirkin eylem, kadını küçümseme ve sindirme-korkutma-aşağılama davranışının kendisi.

Eskiden ben küçükken otobüste yolda vs başıma bir taciz etme olayı geldiğinde susardım. Ama daha o yaşlarımda sustuğum için kendimden nefret ederdim. Günlerce kendimle kavga eder ve kızardım kendime. Ama yaşım ilerledikçe, üniversitede ailemden ayrılıp bu koca şehre(Bursa'dan-İstanbul'a) geldiğimde artık yalnızdım ve birden büyümüştüm. Başıma otobüste ya da yolda ya da herhangi bir yerde bu tür bir olay geldiğinde artık susmuyordum. Olağanca gücümle elimden ne geliyorsa ardıma komuyordum artık. Ama nereye kadar... İşte bende Beren Saat'in de yazdığı gibi 'ucuz kurtulan' kesimde kalan kadınlardan biriymişim meğer.

Ben yaşanan olayların detaylarına inildikçe kanımın damarlarımdan çekildiğini hissediyorum. Bu tür insanlarla aynı havayı solumak beni hasta ediyor. Sanki o hava zehirli ve nefes aldıkça kanıma o zehir karışıp beni öldürüyor yavaş yavaş. Yaşanan olay şiddet, vahşet, taciz, tecavüz... Sevgili Özgecan, sen şimdi bir melek oldun. Keşke bunların hiç birini yaşamasaydın. Keşke hala yaşıyor olsaydın:((

Burada olay ailelere, anneler ve babalara düşüyor. Annem hep bizim için (2 abim ve ben) "hiç bir zaman çok paraları malları mülkleri olsun diye sizin arkanızdan, sizin için dua etmedim. Evlatlarım için hep tek duam vardı. Allahım evlatlarımı iyi olan insanlardan eyle ve onları tüm hayatları boyunca iyi ve insan kıymeti bilen insanlarla karşılaştır."

Şimdi bende bir anneyim ve bende evladım için benzer duayı tekrarlıyorum. Ona bakınca içim titriyor ama 'insan' olması için gerekirse zalim ve katı da davranıyorum.
Eğitim ailede başlar sözü çok doğru. Evlatlarımızı kız erkek ayrımı yapmadan insan gibi ve merhametli yetiştirelim. Yeri geldiğinde haklarını savunsunlar ama kimsenin hakkını yemesinler. Erkek olduğu için yüceltip kız olduğu için ezmeyelim. Hepsine eşit davranalım. Ayrıca çocuklar ne söylediğimizden çok ne yaptığımızı daha çabuk öğrenen ve bizi taklit eden varlıklar. Bu sebeple burada işin çoğu babalara düşüyor. Babalar eğer annelerine gerçekten iyi ve kıymetli bir varlık olarak davranırsa evlatları da ileride karşılaştığı her bayana (arkadaşı, sevgilisi,eşi,kız kardeşi, kuzenleri vs) aynı hassasiyetle yaklaşır inanın.
Bu konuda öncelikle kısa vade de çok caydırıcı yasa değişikliğine gidilmeli. Sonrasında geniş vadeli olarak düşünürsek te gerekirse il il tüm ailelere zorunlu eğitimler verilsin. Yaşlı/genç denilmeden herkes bu eğitimleri alsın. Kamu spotları oluşturulsun ve yaygınlaşsın. Polisler aile içi şiddet vakaları bile olsa daha hassas ve daha caydırıcı yaklaşsın. Okullarda hatta ana okullarında cinsiyet ayrımına/kadına şiddete karşı eğitim ve görsel çalışmalarla çocukların bilinç altına işlensin.

Artık ülkemde kadınlar içinde somut adımlar atılsın. Biz başka Özgecanları kurban vermek istemiyoruz. Başka anaların babaların gözü yaşlı arkada kalmalarını istemiyoruz artık. Yeter artık yeterrrr..

Eğer biraz sevgi, hoşgörü ve sıcaklık kaldıysa sizi bulması umuduyla...
hoşçakalın..




Oğlumla Oynadığımız Oyunlara Örnekler

Herkese Merhaba,

Bu yazımda oyun sıkıntısı çeken anne-babalara alternatif olabilecek oyunlarımıza ilişkin birkaç örnek vermeye çalışacağım.

Demir haziran ayında 5 yaşına girecek. Yani 5 yaş grubu çocuğu diyebiliriz. Bazen bizde ne çeşit oyunlar oynasak ne gibi aktiviteler yapsak düşünüp dursakta aslında o bizi çok güzel yönlendiriyor.

Örneğin kaliteli/eğitici zaman geçirip aktivite değişikliği olması açısından aşağıdaki labirentleri internetten bulup indirmiştim. Ara ara kağıt kesme çalışmaları ve hemen arkasından da ödül olarak bu çok sevdiği labirent aktivitesi/bulmacasını yapıyoruz. 

labirent bulmaca

Zeka gelişimi açısından faydalı diye düşünüyorum bu tür labirent bulmacalarının. Ayrıca Demir’in hayal gücü çok yüksek olduğundan babasıyla oynarlarken bazen evdeki bloglardan da kendi labirentlerini yaparak minik hayvanlarını labirentleri arasında gezintiye çıkartıyor ya da arabaları için gezi labirenti oluşturuyorlar. Bu nokta da biz ona kağıda bastığımız labirent bulmacalarını yaptırırken o zengin hayal gücü ile oyuncaklarından da kendi labirentlerini oluşturabiliyor. Tabi ki babası ve benim yardımımla. 

labirent bulmaca

Evde sizde bu tür oyunlar oynayarak kaliteli zaman geçirebilirsiniz. Kağıda değişik labirent bulmacaları bastırmak isterseniz de bilgisayarınızın arama motoruna “çocuk labirent örnekleri” yazarsanız karşınıza bir çok örneğin çıktığını göreceksiniz. Çocuğunuzun yaşına uygun olabilecek olanları örnekler arasından seçebilirsiniz. Ben ilk başta bayağı kolay olanlarla başladım. Zorlarla ya da yaşına uygun olmayanlarla başlarsanız sıkılabilir dikkat! 

Evde oynadığımız bir diğer oyun ise el kuklalarımızı elimize geçirerek onları konuşturmak. Normalde yaşadığı olayları, okulda başından geçenleri, düşüncelerini ağzından cımbızla çekerek bile zor aldığımız oğlumuzdan kuklalar yardımı ile bazen başından geçen ilginç olayları öğrenebiliyoruz. Kuklaları oyuncak mağazalarından, İkea’dan ya da internette birçok siteden temin edebilirsiniz. Ayrıca geçen gün okulda çekilmiş fotoğraflarına bakarken demirin sınıfta eline kukla geçirerek arkadaşlarına gösteri yaptığını gösteren bir fotoğraf gördüm. Öğretmeni ile görüştüğümde ise serbest zamanında arkadaşlarına kukla gösterisi yapmak istediğini söylemiş ve bunun için öğretmeninden izin alarak kendi isteği ve iradesi ile kukla gösterisini yapmış. Bunu duyduğumda çok mutlu oldumJ Ayrıca arkadaşları da çok eğlenmiş J Aşağıdaki resim okulda yaptığı kukla gösterisi sırasında çekilmiş;

kukla gösterisi

Zaman zaman size değişik oyun alternatifleri anlatmaya çalışacağım. Umarım faydalı olur.

Sevgi ve sağlık ile kalın…  



Yarıyıl Tatili Bursa Ziyaretimiz

Herkese Merhaba,

Okulların tatil olmasıyla birlikte hemen Bursa’ya ailemin yanına gittik. İlk hafta işlerimizin yoğunluğu ve eşimin yurt dışı iş gezisi sebebi ile oğlumu Bursa’da annemlerde bırakarak geri döndük. İlk kez oğlumdan uzak bir hafta geçirdim ve herkesin ‘biraz kafanı dinle’ demesine rağmen ben gerçekten çok üzgündümL

Ev, şehir benim için bomboştu. Gözüm kesinlikle arkada kalmadı çünkü bu dünyada en güvendiğim insanlara emanet ettim oğlumu. Ancak onsuz olmaya alışık olmamanın verdiği huzursuzluğu bir türlü üstümden atamadım. Neyse ki bir hafta çok çabuk geçti hafta sonu oğluma kavuştumBen onu ve o da anneciğini çok özlemiş. Bol bol öpüştük koklaştık ve sarıldık J

Sonraki hafta bende onunla tatil bitimine kadar Bursa’da kaldım. Havalarında güzel olması sebebiyle gezdik biraz.
Bir gün oğlum ve kuzenlerim birlikte Heykel/Kapalıçarşı/Ulucami/Kozahan turu yaptık. Aşağıdaki fotolar oradan;

bursa kozahan

bursa ulucami


Bir gün de taaa lise yıllarımdan beri uğrayamadığım Sönmez İş Hanı’ndaki sahaflara uğradım ve bu ganimetlerde oradan;

bursa sahaf


Bir önceki hafta geldiğimizde Cumalıkızık Turu yapmıştık, yazısı için buraya tık tık..
Bu seferde yine kısa bir Cumalıkızık ziyaretim ve bir çay içimlik uğrama fırsatım oldu. Bu fotolarda o güne ait;

cumalıkızık köyü



cumalıkızık köyü

cumalıkızık köyü

cumalıkızık köyü



Bunun dışında da akrabalarım/kuzenlerim ve yeğenlerimle çok güzel vakit geçirdim. Genelde evde ailemle olmayı daha çok tercih ettim bu gelişimde nedense. Artık yaşlanıyormuyum yoksa yorgunmuyum bilemedimJ

Bu fotolarda dönüşte oğlum martılara poğaça/simit atarken;

feribot

martılar

topçular feribot


 Şimdilik sevgi ve sağlıcakla kalın…
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...